20. bölüm

167K 8.2K 1.2K
                                    

Merhaba ⭐️

Keyifli okumalar...🥰

Sabah erkenden uyanmış ve ifade için karakola gitmiştim. Her nedense yangının hep bir ihmal sonucu çıktığını düşünüyordum. Kasti olarak birinin kliniğimi yakacak olma düşüncesi hiç aklıma gelmemişti.

Bir saat süren ifadenin ardından arabamı yanıma almadığım için neredeyse bir saat kadar da yürümüştüm. Hastaneden daha dün çıktığım için nefesim bana yetmese de arada dinlenerek açığı kapattım. Eve geldiğimde anahtarımı çantamdan çıkarıp kapıyı açtım. İçeri girerek salona kısa bir bakış attığımda duraksadım. Burçak, Giray ve Cihangir koltuklara oturmuş bana bakıyorlardı. Yanlarına ilerlediğimde Cihangir'in sert bakışları üzerimdeydi, bedeni ise fazla gergindi.

"Neredesin sen?"

Sert sesiyle öne doğru eğilerek konuşan adam sinirlendiğinde gerçekten ürkütücü oluyordu.

"Geldim işte."

Cevabımdan memnun kalmamış olacak ki suratı daha da asıldı.

"Telefonun nerede?"

Kaşlarımı çattım. Yine sorguya almıştı beni.

"Çantamdaydı."

Ayağa kalkıp çantamı elimden aldı. İçinden telefonumu çıkararak bana doğru salladı.

"Hiç baktın mı telefonuna? Kaç kez aradık seni? Meraktan öldük. Nereye gittin sabahın köründe habersiz?"

Sert bir şekilde elinden telefonu aldım. Karakola girerken sessize almıştım ve baktığımda bir sürü cevapsız arama vardı.

"Neden bu kadar korktunuz ki? Toplasan sadece üç ya da dört saat ortada yoktum."

Giray ve Burçak yan yana oturmuş tedirgin gözlerle bizi izlerken ortamı yumuşatmak istemiş olacaklar ki Burçak araya girdi.

"Kuzum hastaneden yeni çıktın ya biz o yüzden merak ettik. Başına bir şey falan gelir diye."

Küçük bir kahkaha attım. Herkes şaşkınlıkla beni izlerken Cihangir'in kaşları daha da çatıldı.

"Hâlâ neden kıvranıyorsunuz ki? Karakola ifade vermeye gittim. Kliniğimin kundaklandığını biliyorum."

Cihangir tam önümde durarak kolumu kavradı.

"Derdin ne İnci?" Alayla kaşlarını kaldırdı. "Gitmek mi istiyorsun?"

Gözlerimiz birbirinde mühürlüydü, başımda şimşekler çaktı. Nasıl böyle düşünürdü? Ben sadece benden her şeyi sakladığı için ona kızgındım ve emeklerimin bu şekilde heba edilmiş olması canımı yakıyordu.

"Saçmalıyorsun. Asıl sen söylesene, neden sakladın benden?"

Gözlerimi kısarak verdiğim cevapla hızla kolumu kurtarmak istesem de yapamadım. Canımı acıtmasa da sıkı tutuyordu. Sesi oldukça kısıktı.

"Üzülmeni istemedim."

Birbirimizin gözünün içine bakıyorduk. Seviyorduk ama kırıyorduk da. Kolumu bırakınca bir adım geriledim. Biraz daha beklersek boynuna sarılmaktan kendimi alamazdım ve şu an bunu yapmak istemiyordum.

"Ben yoruldum ve biraz dinlenmek istiyorum."

Kimseden ses çıkmazken başım yerde yüzlerine bakmadan arkamı dönüp odama girdim. Yatağıma kendimi atıp bacaklarımı biraz daha kendime çektim. Yine ağlıyordum. Nasıl gideceğimi düşünürdü? Onu bırakmayacağımı söylemiştim. Benim yüzümden mi inanmıyordu bana? Ama beni biraz anlamaya çalışsa ne hissettiğimi çözebilirdi.

Baytar Hanım (Basıldı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin