Keyifli okumalar..☺️
Erken gerçekleştirdiğimiz kız isteme törenini küçük bir kutlamayla devam ettirecektik. Bu sayede söz, nişan hepsi aradan çıkmış olacaktı. Bunu da ben istemiştim doğrusu. Çünkü hepsi için ayrı gün, ayrı kutlama bence gereksiz ve abartıydı. Davet ve partileri sevmeyen Cihangir için de aranan bir fırsattı.
Cihangir'in arkadaşlarının bizim için ayarladığı lüks bir mekâna gitmek için hepimiz toparlandık. Herkes evden çıkarken ben de sonunda kapıya ulaştım. Cihangir'in bileğimi yakalamasıyla şaşkınca ona baktım. "Bir şey mi oldu canım?"
"Şal aldın mı yanına?"
Anlık bir düşünmenin ardından kaşlarımı çattım. "Tabii ki de almadım."
Bana doğru bir adım atarak sert bakışlarını üzerime dikti. "İnci... İnci'm."
Son bir adımla aramızdaki mesafeyi kapatırken elini de açıkta kalan sırtıma koydu. Bakışlarında hapsolmuş bir şekilde tenime değen elleri beni ürpertirken sakin ama etkili sesini kullanmayı ihmal etmedi. "Bak üzerini değiştir demiyorum, şal al diyorum."
Tek kaşım havada aradaki farkı düşünüyordum. "Çok düşüncelisin."
İnandırıcı olmaktan çekinmiyordu. "Düşünceliyim tabii. Hava çok soğuk. Hasta olmanı istemem."
Surat asarak geri çekildim. Odama şal almak için ilerlerken aynı zamanda da homurdanarak onu taklit ediyordum. "Uyuz adam. Hosto olmono ostomom."
Söylediklerimi duysa da dikkate almayan sevdiğim yeni emirlerine devam etti. "Ne güzel yapıyorsun taklidimi. Çabuk ol, herkes indi aşağıya."
"Emredersiniz komutanım."
Yanına geldiğimde kabanımı açmış beni bekliyordu. "Aferin asker. Şimdi gel ve kabanını giy."
Cihangir'in ciddi yüz ifadesi dayanamayıp kıkırdamama sebep olurken yanına adımlayıp arkamı döndüm. Kollarımdan kabanı geçirdim. "Böyle komutan görülmedi."
Üzerime giydirdiği kabanımla birlikte arkamdan bana sarılırken yanağıma tatlı bir öpücük bıraktı. "Böyle asker de görülmedi. Bende olsan bol bol diskoya yollardım seni."
Merakla ona doğru döndüm. "Disko mu? Pek benlik bir mekân değil sanki."
Cihangir küçük bir kahkaha atarken omuzlarımdan tutarak beni kapıya çevirdi. "Aynı şeyden bahsetmesek de ikisi de senlik bir mekân değil merak etme."
Beni zorla dışarı çıkartırken sorularımdan da geri kalmıyordum. "Senin bahsettiğin yer neresi peki?"
Bana açıklama yaparak bir yandan da kapıyı kapatıyordu. "Disiplin koğuşu güzelim. Artık kalktı zaten boş ver."
Elimi tutarak alt kata indiğimizde kapısının önünde durduk. "Üzerime bir şey alıp geliyorum."
Cihangir içeri girince kapıda beklemeye başladım. O sırada merdivenlerden çıkan Mahir başını kaldırdığında göz göze geldik. Bakışları üzerimde gezinen Mahir'in gözleri önümde birleştirdiğim ellerime odaklanınca neye baktığını çok iyi biliyordum. Hâlâ yüzüğümden sarkan kurdele bazı şeyleri özetlerken acı bir tebessümle gülümsedi. "Yakışmış."
Yüzüğüme kısa bir bakış atıp tebessüm ettim. "Teşekkür ederim."
Cihangir kapıda belirirken bakışları ikimizin üzerinde gezinmeye başladı. Beni azat etmiş olacak ki Mahir'e gösterdi tavrını. "Hayırdır?"
Elini tutarak ona sakin olması gerektiğini anlatmaya çalışıyordum. Mahir bir adım öne doğru gelerek Cihangir'e elini uzattı. Bu durumu şaşkınlıkla karşılarken ne yalan söyleyeyim beklemiyordum. "Hayırlı olsun. Umarım çok mutlu olursunuz."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Baytar Hanım (Basıldı)
General Fiction"Aşkın en bordo haliydi bizimkisi..." Mutluluğun peşinden koşarken ayağım takılıp dizlerimin üstüne düştüğümde küçük bir çocuk gibi ağlamaya başladım. Tam o sırada beyaz atlı olmasa da yeşil kamuflajlı bir adam çıktı karşıma. İlk başta siyah botlar...