57. bölüm

125K 6.9K 2.5K
                                    

Selam...

Keyifli okumalar...😘

Karşımda takım elbisesiyle ve elindeki bastonuyla duran adamı tanımıyordum. Uzağımızda olsa da yaşının bayağı bir ileri olduğu belli oluyordu. Yanındaki kendisi gibi takım elbisesiyle gelen genç bir adamla bize doğru yaklaşırken yanımdaki kıpırtı dikkatimi çekti. Cihangir'in yanıma geldiğini fark etmemle tekrar adama döndüm. Yaşlı adam tam önümüzde durduğunda tanıdık elaları gördüğümde şaşkınlıktan ne yapacağımı bilemedim. Aynı çehre, aynı bakışlar... Bu adam Cihangir'in dedesi olmalıydı. Bildiğim başka bir akrabası da yoktu zaten.

"Merhaba evlat, evleniyorsun demek."

Yorgun sesiyle yüzündeki bütün kırışıkları harekete geçiren konuşmasına tebessüm de eklenince iyice yaşını ele verdi. Lakin evlat kelimesi ve sıcak tutmaya çalıştığı ses şaşırtıcıydı. Cevap için Cihangir'i beklerken bir süre ses çıkmadı. Biraz sonra ise buz gibi sesi duyuldu. "Neden geldin?"

Beni bile üşüten sesiyle onu anlıyordum. Kimse ondan sıcaklık bekleyemezdi.

"Torunumun düğününe gelmek için sebep mi lazım?" Tatlı tatlı konuşan bu adam gerçekten Cihangir'in dedesi olabilir miydi? Cihangir'in cevap vermesini istemiyor olacak ki bakışları bana döndü. Baştan aşağı göz gezdirip gülümsedi. Yere dayadığı bastonunun üzerinde duran ellerinden birini kaldırarak bana uzattı. "Hayırlı olsun gelin hanım. Ben Cihangir'in dedesi Selim Aksoy."

Selim...

Şimdi anlıyordum isimleri. Selim, Süleyman, Cihangir... Ne saltanat ama! Sanırım babası Cihangir'le saltanata son vermişti.

Bir adamın eline baktım bir de Cihangir'e, ne yapacağımı bilmiyordum. Cihangir şu an çok gergindi. Yüzü duvar gibi olduğu için ne tepki vereceğini bilemiyordum. Elimi uzatmaya hem çekiniyor hem de karşımdaki adama yaşından ötürü saygısızlık yapmak istemiyordum. Kaldığım çelişki elimi uzatmaya iterken Cihangir hızla yakalayıp buna izin vermedi.

Selim Bey'in bakışları Cihangir'le buluşunca kendimi fazlalık gibi hissettim. Öyle bir bakıyorlardı ki birbirlerine geçmişten girip gelecekten çıkmışlardı sanırım.

"Seni davet ettiğimi hatırlamıyorum."

Ağzından dökülen soğuk kelimeler dedesini etkileyecek gibi durmuyordu. "Beni kovacak mısın Cihangir?"

Bu sorunun Cihangir'i sessiz bırakacağını düşünürken o tam aksine öne adım atarak kaşlarını çattı. Sesi fısıltı gibi çıksa da ifadeleri netti. "Sen vakti zamanında babamı kovup beni yurtlara mahkûm etmedin mi?"

Duyduklarım beni bile bozguna uğrattı. Dedesi ne durumda bilmiyordum ama bakışları çok belli etmese de üzgün duruyordu. "Oğlum ben..."

Biraz önce gayet tok bir sesle konuşan adamın şimdi sesinin titriyor oluşu dikkatimden kaçmadı. Fakat Cihangir bunu çok da önemsemiyor olacak ki sözünü bitirmesine izin vermedi. "Seninle ilgili hiçbir şeyi bilmek istemiyorum. Şimdi git buradan."

Başı yere düşen Selim Bey zorlu bir nefes vererek biraz daha sıkı sarıldı bastonuna. Yanındaki adam durumu fark etmiş olacak ki kolunu kavradı. Lakin Selim Bey bunu kabul etmedi.

Başını yanındaki adama çevirmesiyle adam cebinden iki kutu çıkardı. İlkini Selim Bey bana uzattı.

"Bu senin gelin kızım." Bu sefer tepkisiz kalmanın yerinde olacağını düşünüyordum. Bir süre bekleyen Selim Bey benim almayacağımı anlayınca tekrar Cihangir'e döndü. "Tıpkı baban gibisin. Annen gibi bir kadın bulmuşsun kendine."

Baytar Hanım (Basıldı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin