Merhaba;
Pazar günü (05.11.2023) saat 14.00'da İstanbul TÜYAP kitap fuarında, Parola yayınları standında olacağım. Kitabınız olsun ya da olmasın hepinizi bekliyorum.
Gelin tanışalım, sarılalım. 🤗
Keyifli okumalar...🥰
Cihangir'i kapının pervazına yaslanmış görünce ellerimi gözlerime götürerek ovdum. Karşımdaki adamın hâlâ duruyor oluşuyla rüya görmediğimden emin oldum. Gözleri hafif kızarmış, suratı düşük, o çok sevdiğim elaları parlamıyordu. Üzerindeki tişörtü, altında eşofmanı ve ayağına yarım yamalak geçirdiği ayakkabılarıyla dağınık duruyordu. Onu böyle görmek beni fazlasıyla şaşırttı.
"Cihangir, bir şey mi oldu?"
Tedirginlikle sorduğum soru karşısında mırıldandı. "Ben yapamıyorum İnci. Olmuyor."
Söyledikleri içimi parçalarken emin olmak istercesine fısıldadım. "Hiç uyumadın mı sen?"
Hayır anlamında başını iki yana salladı. Gözümü zar zor açarken elim istemsiz bir şekilde sağ gözüme gitti. Bir süre orayı ovarken uyanmak için çabalıyordum.
"Benim yüzümden mi?"
Kısık sesi beni onaylar nitelikteydi. "Ben başka ne yapacağımı bilmiyorum. Bana hiçbir yol bırakmıyorsun."
Dudaklarımı araladığım sırada Burçak'ın sesi geldi. "Gidin ve evinizde cilveleşin, uykumu bölüyorsunuz."
Bütün romantizme güzelce etmesiyle gözlerimi devirdim. Bu kız tam olarak huysuzdu. Bir o kadar da açık sözlü. Dağılan saçlarımı elimle toparlayıp tekrar serbest bıraktım. Eminim korkutucu duruyordum. Cihangir'e bakarak fısıldadım. "Bir dakika." Hemen anahtarlığa uzanıp anahtarımı aldım. Bir de askıdan hırkamı kaptığım gibi evden çıktım. Cihangir gibi ayakkabılarımı idareten ayağıma geçirerek kapıyı kapattım. "Aşağı inelim."
Bana itaatkâr bir şekilde uyan adamla birlikte aşağı inerek onun evine girdik. Kapıyı kapattığımda ilk iş olarak bana sarıldı. Boynuma gömdüğü başıyla uzun uzun kokumu içine çekti. Bir an ne yapacağımı bilemeyerek şaşkınlıkla öylece kalsam da daha sonra hissettiğim sıcaklığı ne kadar çok özlediğimi fark ettim. Küçük ellerimi beline dolarken ben de özlediğim kokusunu derince içime çektim ve anladım ki ben iki gündür nefes almıyormuşum meğer.
Bir süre böyle kalarak zaman tanıdık birbirimize. Cihangir biraz kendini geri çekti. Fakat aramızı açmadı. Kulağıma yakın olan dudakları acı çekercesine fısıldıyordu.
"Ben senden ayrı olamam İnci. Ben seninle iki arkadaş gibi de olamam. Sana dokunmadan, altın sarısı saçlarını sevmeden, parmaklarımızı birbirine kenetlemeden, okyanus mavilerine dalmadan, incecik belini sarmadan ve o küçük burnunu öpmeden yapamam. Sen benim diğer yarımsın. Beni tamamlayan kadın... Yapma artık, daha fazla acı çektirme bana. Uyku bile uyuyamaz oldum."
Kolları arasında titreyen bedenimle başımı göğsüne sakladım. Boğuk çıkan sesimle tek yapabildiğim adını sayıklamaktı. "Cihangir..."
Beni biraz daha sıkı saran kolları daha çok sakladı göğsüne. "Güzelim."
Öyle güzel karşılık vermişti ki birazdan eriyecektim kollarında. "Ben de sensiz yapamıyorum."
Elini çeneme koyarak başımı kaldırdı. Gözlerimiz birleşirken nefesim de kesildi.
"Seni çok seviyorum İnci. Sen benim küçük serçemsin. Sen kanat çırptıkça atıyor benim kalbim."
Elimi tutarak kalbinin üzerine bıraktı. O kadar hızlı atıyordu ki... Derin bir iç çektim. "Ben de seni seviyorum Cihan."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Baytar Hanım (Basıldı)
General Fiction"Aşkın en bordo haliydi bizimkisi..." Mutluluğun peşinden koşarken ayağım takılıp dizlerimin üstüne düştüğümde küçük bir çocuk gibi ağlamaya başladım. Tam o sırada beyaz atlı olmasa da yeşil kamuflajlı bir adam çıktı karşıma. İlk başta siyah botlar...