48. bölüm

105K 6K 1.4K
                                    

Selammm....🙋

Biz geldik...🤗

Keyifli okumalar...☺️

Kalbimde bir sızı hissediyordum. Çok derinlerde, en içte. Telafisi olsa da ne görecek göz vardı ne de dokunacak el. Hayatım boyunca hep paranın içinde büyümüştüm. Her zaman göz önünde olmuştum ama bütün bunlara rağmen hiçbir zaman şımarık bir kız olmamıştım. Evet, belki Cihangir'in dediği gibi çocuk kalmıştım, olgunlaşamamıştım ama bundan fazlası olmamıştı. Paranın insana getirileri olduğu kadar götürüleri de oluyordu. Küçükken hatırlıyorum, annem sürekli dernek toplantılarına giderdi ve ben hep onu beklerdim. Kokoş arkadaşlarıyla çay partileri yapardı malikânesinde. Bir gün odamda çok güzel bir resim yapmış, annemi, babamı ve küçük kardeşimi çizmiştim. Kerem o zamanlar çok küçüktü. Babam elimden tutmuş, annem de Kerem'i kucağına almıştı. Tabii böyle anlattığıma bakmayın resim çok da başarılı değildi. Yine de anlatmaya çalıştığım sevgi tablosu buydu. Yeni alınan sulu boyalarımla yapmıştım. Biraz da hor kullanmıştım tabii. Üzerim hep boya olmuştu. Heyecanla resmi alıp aşağı indim. Normalde annemin arkadaşları geldiğinde aşağı inmem yasaktı ama ben yine de anneme resmi göstermek istedim. Küçük ayaklarımla heyecanla adımlayıp anneme ulaştım. Annem de o gün, aksilik bu ya beyaz giyinmiş. Masada otururken dikkatini çekmek için elimle elbisesinin eteğini tuttum. Çünkü arkadaşları yüzünden beni duymuyordu. Başını çevirip beni görmesiyle çığlığı bastı. Bilmem kaç paraya aldığı elbisesini boya yapmamla çıldırmıştı.

Yaptığım resim mi? Onu annem hiç görmedi.

Beni tutarak dadıma götürdü. Sonrasında da dadıma bir sürü fırça attı. Hatta sırf bu yüzden dadım işten kovuldu. Resimse arada kaynadı gitti işte. Bir daha da aile resmi yapmadım zaten. En çok Kerem'le resmimi yapardım. Yanımıza da hayvanlar çizerdim. Kediler, köpekler, kuşlar... Hayvanlara olan sevgim küçüklükten geliyordu benim. Onlar sadıktı. Paran var mı diye bakmıyorlardı. İnsan ayırmıyorlardı. Sadece onları seven herkesi koşulsuz şartsız seviyorlardı. Ben de onları sevdim. Onlar da bana hiç nankörlük etmediler.

Annemin attığı tokat kalbimde yankılanırken yanağımda değil de kalbimde sızı hissediyordum. Etrafımızda herkes sessiz beklerken Cihangir, beni arkasına çekti. Ama geç kalmıştı sevdiğim... Aslında geç de değil, annemin böyle bir şey yapacağına ihtimal vermemişti belki de ya da kadın olduğu için babama yaptığını yapamamıştı. "Kendinize gelin. O sizin kızınız."

Cihangir'in sert ve soğuk sesi odada yankılanırken annem bağırdı. "Evet, o benim kızım. Peki, sen kimsin?"

Sevdiğim adam yine de kendini tutmak için çabalıyordu. "Ben İnci'nin nişanlısıyım."

Kerem hızla annemle Cihangir'in arasına girdi. "Anne ne yaptın sen, ablama nasıl vurursun?"

Bize doğru yaklaşan babam annemden daha soğuktu. "Sen sakın konuşma Kerem. Bu yalanların fazla oldu."

Kerem de benim yüzümden fırçasını yediğinde alacağı cezayı düşünmek bile istemiyordum. Kerem mecburen sessiz kalırken Cihangir yine yapıcı olmaya çalışıyordu. "Bu şekilde İnci'yi incitmekten ileri gidemezsiniz. Buyurun içeri, insan gibi konuşalım."

Ne yazık ki babamla annemin anlayacağı bir konuşma değildi. Ben Cihangir'in arkasına sığınmış beklerken babam bağırdı. "Ne konuşmasından bahsediyorsun sen? Biz kızımızı alıp gideceğiz. Sen de kızımdan uzak duracaksın."

Annem bana uzanırken Cihangir, kararlı sesiyle biraz daha araya girdi. "Orada duracaksınız! İnci bundan sonra benden bir adım dahi uzağa gidemez. Siz isteseniz de istemeseniz de."

Baytar Hanım (Basıldı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin