Fırat
Melihin son mesajlarından sonra odam üstüme üstüme geliyordu. Bu kadar körmüydüm diye sorguluyordum.
O gün okul bahçesinde hayatımın şokunu yaşadım. Herkes olabilirdi hatta Batu olsa belki bu kadar şaşırmazdım. Şok olurdum evet ama bir Melih kadar değil.
Melih benim kırmızı çizgimdi. Onu çok farklı yere koymuştum yıllarca. Derslerimizin, antremanlarımızın aynı saatlere denk gelmesi için sessizce hiç aramızda konuşmadan fedakarlıklar yapmıştık.
Ama altında hiç bir zaman birşey aramamıştım. Çünkü bende onla birlikte olmaktan, ona yaslanmaktan memnundum.
Grubun ağır abisi diyorum ya ona. Sebebi kimseyi kendisine çok yaklaştırmaması. Okulda onu tanıyan bizim dışımızda tek kişi bile yoktur. Tanımayı geçtim okulda suratsızlığı ile nam salmıştır. Bizim dışında birine gülümsediği görülmemiştir.
Tüm bunlar bir işaretmiydi, ben mi anlamamıştım?
Bana o gün "o" olduğunu söylediğinde elimden kaza çıkmaması için kaçarcasına uzaklaşmıştım. Kalsaydım çünkü neler yapabileceğimi bilmiyordum.
Kaçmak, uzaklara gitmek, hatta kaybolmak istiyordum. Ailemin baskısı, okuldaki devamsızlık sınırı olmasaydı zaten kolay-kolay geride dönmezdim.
Mesele onun erkeklerden hoşlanması falan değildi, benden hoşlanmasıydı. Çok yalnıştı. Aklım almıyor, kalbim kabullenmiyordu.
Çok kızgın, kırgındım. Bu son mesajlara kadar tüm köprüleri yaktığımı sanmıştım. Ama yakmış olsam şuan hissettiğim acıyı hissetmezdim herhalde.
Mesajlarda geçen olayları hatırladıkça gözlerim doluyordu.
Ilk okul 2ci sınıftı daha yeni arkadaş olmuşuz. Birinci sınıfta onla Batunun akraba olmasını kıskandığımdan çok samimi olmasamda ikinci sınıfta artık tüm teneffüslere birlikte çıkıyorduk.
O dönemde annemle ilişkim cezalar üzerine kuruluydu. Çocuğum, korkumdan babama şikayette edemiyordum. Ki etsemde babamın birşey yapacağı meçhuldü.
Sonra yaşadıklarımı düşününce iyiki etmemişim diyorum.Ben hırçınlığımı birşeyleri kırıp dökerek, söz dinlemeyerek gösteriyordum. Annemde aç uyutarak yada kahvaltı ettirmeyip okul için yemek koymayarak.
Ailemdeki gerginlik, aldığım cezalar falan derken ergenliğe girene kadar zayıf bir çocuktum. Benim yaşımdakiler durmadan bir şeyler yerken ben günde bir öğün zorla yiyordum. Baş dönmesi, mideme giren kramplar derken hepsini çevreme fark ettirmeden yaşamak çok zordu.
Bu durum sıklaştığı için her halde fark etti Melih. Çünkü teneffüsde onlar yanımda yemek yerken ben hep tokum diyordum. Iyi kahvaltı yaptım, çok yedim falan gibi bahaneler türetiyordum.
Sonra bir gün o da okula yemek getirmemeye başladı. Başta anlamadım ama zaman geçtikçe fark ettim. Kesinlikle teneffüslerde yemek yemiyordu benim gibi. Batu surat asıyordu, nasıl acıkmazsınız, niye yemek yemiyorsunuz diye.
Çocuk aklı ya, bu sebepten oda benim gibi sandım. Annesi ona ceza veriyor sandım. Yemek yemesi yasak sandım.
Bir gün Batunun hasta olup okula gelmediği zaman teneffüse ikimiz çıktık. Onu çok seviyordum o yüzden üzülmesin diye ona kendi durumumu anlattım. Çünkü yalnız hissetmesini istememiştim. Ben onu bulduğumda, benim gibi olduğunu anladığımda yalnızlığım geçmişti. Oda iyi olsun istedim.
O, o gün bana bir şey anlatmadı. Belke utanıyor diye düşünüp bir şey sormadım.
Gerçeği yıllar sonra anlamıştım. Onun ailesini tanıdığımda şüphelensemde bir gün Zeliha teyzenin bizim ilk okul zamanlarımızdan bahsetmesi ile gerçeği anlamıştım.
"Fırat oğlum bu delidir napacağı belli olmuyor. Ilk okulda da bir gün eve geldi ben okula beslenme çantası götürmiycem artık dedi. Ne yapsamda ikna edemedim. Siz büyüyüp elinize para verdiğimiz döneme kadar da götürmedi. Valla hala şaşıyorum bu kadar yemek aşığı bir çocuk nasıl aç durabiliyordu diye. Anlayacağın Melihin işine akıl sır erdiremezsin"
Kafamı sallayarak hatıraları kovmaya çalıştım. Fark etmeden akan göz yaşlarımı silip, bana aşık olduğunu duyduğumdan beri ilk kez ona haksızlık edip etmediğimi düşündüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ağzını Yerim [boy×boy] - TAMAMLANDI
Short Story+0507.....24: Senin ağzını yerim ben +0507.....24: Bu zamana kadar nerelerdeydin sen?