Fırat
Beyaz...
Bembeyaz koridor...
Koşuşturan doktorlar, hemşireler...
Bir umut haber bekleyen hasta yakınları...
Bu koridorun dili olsa anlatacağı binlerce hikaye vardır.
Yaşanmış binlerce acı ve sevinç vardır.
Acaba bizimkisi acı mı olacak yoksa sevinç mi?
Şuan ameliyathanenin koridorunda yerde oturmuş bunları düşünmek ne kadar garip.
Tam bu kapının arkasında sevdiğim adam hayat mücadelesi veriyordu. Bense burda oturmuş boş duvarları izliyordum.
Kafa mı sola çevirsem babasının çökmüş omuzlarını, annesinin feryatlarını, Çisemin sarsılan bedenini göre bilirdim.
Karşıya baksam Batunun ağlamamak için sıktığı yumrukları, Mügenin Ateşe sarılarak ağlamasını göre bilirdim.
Çok zorlasam koridorun diğer ucunda ki akbaba gibi hastaneye akın eden akrabaları, ailelerimizi duya bilirdim.
Ama hepsi o kadar sahte hepsi o kadar uzak geliyordu ki.
Bir gün önce sımsıkı sarılacağım insanlar bugun midemi bulandırıyorlardı.
Onun bu kapının arkasında yatmasına sebep olan ben dahil herkesten tiksiniyordum.
Ben anasız yaşaya bilirdim. Babasız yaşaya bilirdim. Ama onsuz yaşayamazdım.
O kapının arkasında bir tek kendi için değil ikimiz için de yaşam mücadelesi veriyordu.
Çünkü o karar verecekti yaşayıp yada ölmemize.
14 saattir devam eden ameliyat sanki bu mücadelenin onun için de zorlu olduğunu ispatlıyordu herkese. Çünkü onun arkasından gelecegimi biliyordu.Batunun babası Ahmet amca koşar adım koridoru aşarak abisine sarıldı. "noldu abi? Nasıl oldu?"
Kardeşinin sorusundan sonra kafasını bile kaldıramadı Mahmut amca.
Batu sanki patlamaya hazır bomba gibi atıldı oturduğu yerden. " anlatsana amca. Oğlunu nasıl ölüme yolcu ettiğini anlat. Duysun herkes" diye her kelimesinde daha da bir yükseltti sesini.
Akbaba diyorum ya. Hepsi daha iyi duymak için üşüştüler açık yaraya.
Babası omuzlarını sıkarak Batuyu durdurmaya çalıştı. "oğlum saçmalama. Amcanla nasıl konuşuyorsun?".
Batu ise kimseyi duymuyordu "biz ona hep imrendik. Size sahip olduğu için kaç kere kıskanç gözlerle onu izledik. Çünkü siz lanet olasıca mükemmeldiniz.
Tabi Melih mükemmel olduğu için öyle gözüktüğünüzü anlamadık. Asıl yüzünüz buymuş.
Eğer ona birşey olursa benim gözümde evlat katilisiniz" diye bağıran Batuyu kimse sakinleştiremiyordu.
Batunun biten kelimelerinden sonra Mahmut amca kalbini tutarak durduğu yere yaslandı.
Herkes ona birşey oldu diye koştururken yerimden bile kımıldamak istemiyordum. Yanıma bırakılan Batu hıçkırarak ağlamaya başladığın da artık umudunu kaybetmeye başladığını anladım.
Haberi duyduğumdan ilk defa birisi için çaba harcayarak " o iyileşecek. Beni, seni bırakmaz. Bırakırsa eğer başka şansı yok demektir. Ama emin ol bize dönmek için elinden geleni yapıyordur" dedim.
Hıçkırıklarının arasın da duyduğu sözlerle bana yaslandı. Yalan bile olsa kanmak isteyen bir çocuk gibi.
Ameliyathanenin kapısı açıldığında içerden çıkan hemşire ile tam ayağa kalkacaktım ki koşturarak sorulara cevap vermeden gittiğini görmem ile tam olarak çöktüm.
Anlaşılan o ki sevdiğim adam ne yaparsa yapsın mücadelede kaybediyordu. Bunu bile sakince kabullendim.
Feryatlar figanlar beni ilgilendirmiyordu. Son ana kadar bekleyip onun bizim için savaşmasını umacaktım. Sonrası ise belliydi.Hemşirenin koşuşturması üzerinden yarım saat geçmişti ki birkaç önlükü kişi ellerinde birşeylerle ameliyathaneye gidiyordu. Her saniye umutlar azalıyor ve insanlar da ki tahammül seviyesi aşağılara iniyordu.
Sislerin ardından duyulan anne olacak orospunun sesi ile bakışlarım sola çevrildi. Gelmişlerdi. Sahte suratları ve sözleri ile burdalardı. Baksaniz boşanmak üzre olan, adamın başka kadından çocuğu olacak bir çifte benzemiyorlardi. Birbirine yaslanarak oğullarının arkadaşı için acı çeken bir ebeveyn portersi çiziyorlardı.
Ama bilirsiniz kimse kalbindekileri saklayamaz. Annem de içinin çirkinliğini kelimelerine yansıttı.
"Her hataların da biz onlara kızınca canlarına mı kast edecekler. Ne yapıyor bu gençler anlamış değilim. Melih her zaman fevri olandı. Kavga gürültüsü bitti şimdi de bu mu başladı " diyen annemin sesi beni sislerin ardından çekip çıkardı.
"ne dedin sen?" diye sessizce sordum.
Annem anlamamış gibi bana baktı.
Ayağa kalkarak sorumu yeniledim daha yüksek sesle.
"SANA DİYORUM. NE DEDİN SEN?"
diye bağırmam ile herkes bir irkildi.
"kim canına kast etmiş? Melih mi ?
Senin işkencelerine bile göğüs geren ben intihar etmemiş isem sevdiği adama gelen Melih niye intihar etsin?" diye bas bas bağırıyordum.
Beni susturmaya, durdurmaya çalışan kimse umrum da değildi.
"doğurmakla, ana baba olmakla bizim hayatımızın içine ede bileceğinizi mi düşünüyorsunuz?" delirmiş gibi ağzımdan kaçan kahkahamı durduramıyordum.
"o intihar etmedi. O anne babası ona arkasını dönmüşken hep yanında olacağını bildiği bana geldi. Sakın bir daha onun adını ağzına alma. Seni buna pişman ederem" dedim annemin burnunun dibinde.
Orda ki her kes put gibi olduğu yerde kalmış iken ben geçip yerime tekrar oturdum.
Annem ise şimdiye kadar bana ne yaparsa yapsın sesimi çıkarmadığım için ona bağırmam ile girdiği şoktan çıktı ve söylediklerimi kavradığı o ana saniye be saniye şahit oldum. Babama dönerek " ne dedi duydun mu? Sevdiği adam dedi. Bizim oğlumuz ibneymiş" diye hayretini çığlık şeklinde belirten anneme ise babam "hadi burdan gidelim" diye yanıt verdi.
Annem ise babamı duymuyordu sanki. "bak ben her onu cezalandırdığım da o daha çocuk demeseydin önümü kesmeseydin böyle olmayacaktı. Benim oğlum ibne. Allahım ben insanların yüzüne nasıl bakacağım?"
Babam onu götürmeye çalıştıkça o yerimden kımıldamıyordu. "Düşünsene arkamdan oğlu gotveren diycekler" diyen annem histeriye doğru giderken çevredekiler de araların da fısır fısır konuşuyordu.
Melihin annesi dayanamayarak "defolup git burdan. birde seninle uğrasacak halimiz yok" dedi.
Annem ise kendini biraz daha kaybederek " hepsi senin oğlunun başından çıktı eminim. Yıllardır oğlumun peşinde dolanıyor. Gece gündüz demeden peşinden ayrılmıyordu. Anlamam lazımdı. Nasıl anlamadım?" diye feryat ediyordu.
Tam kalkıp onunla ilgili konuştuğu için haddini bildirecektim ki beni şaşırtarak babam sesini yükseltti." ehhh yeter be. İnsanların acıları varken seni mi dinleyecekler. Deminden götüreyim seni diyorum sen yukseldikce yükseliyorsun" dedi.
" ne yani sen bu ibneye birşey demeyecek misin?" diye şaşkınlıkla babama baktı.
Babam için son damla olduğu anlaşıldı. "en azından senin gibi orospu değil" dediğinde kimseden ses çıkmıyordu.Bu koridor çok şeye şahit olmuştu...
Onlar kavga ederken açılan ameliyathanenin kapısı ile tüm dikkatimi oraya verdim. Doktorun çıkması ile yalvarırcasına "yaşıyor de. Nolur yaşıyor de" diye gözlerine baktım.
Benim sesim ile herkes doktora sorular yönlendirirken onun ağzından çıkacak tek kelime tüm hayatımı belirleyecekti...
Gençler upuzun bir bölümle sizinleydim.
Yorumlarınızı eksik etmeyin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ağzını Yerim [boy×boy] - TAMAMLANDI
Short Story+0507.....24: Senin ağzını yerim ben +0507.....24: Bu zamana kadar nerelerdeydin sen?