Ela itirazlarımı dinlemeyip çoktan Melih'i ve arkadaşlarını katarak planını yapmış bir güzel halletmişti.Ben orada olsun istemiyordum.
Ömer sanki başka yer yokmuş gibi buraya geldiler diye düşünsün istemiyordum. Yeterince ondan utanıyorum. Fakat gelin görün ki dinleyen kim.
Doğum günümüz için Ela'nın özel olarak aldığı elbiselerimizi giyinmiş saçımızı makyajımızı yapmış kulübe doğru şoförle gidiyorduk. Üzerimde beni büyük ölçüde rahatsız eden fazla mini elbisemi kabanımla örtmeye çabalıyordum. Evet kısa giyerdim ama bu da fazlaydı. Güzel oldu mu oldu orası ayrı bir mesele. Oldukça çekici bir elbiseydi.
Yalnızca bu soğuk havada giyilmemeli...
-"Çekiştirip durma şunu Dila !" diyip elime vurdu.
Annem bu elbiselerimizi görse neler der kim bilir.
Üzgünüm annem kızların artık masum değil.
-"Ne yapabilirim Ela ? Hem üşüdüm hemde bir yerlerim açılıyor !" diye kısık sesle kızdım.
Şoför kısa süre sonra kulübün önünde durunca arabadan iner inmez geniş arkadaş grubumuz ellerinde helyumlu balonlarla etrafımızı sarmışlardı. Hepsi kapıda ilk kutlamasını yapmış hediyelerimizi vermişlerdi. Elimizde durmasınlar diye arabaya koyduktan sonra beraber önceden ayırtılan locaya ilerledik. Melih kalabalığın arasından çıkıp gelince oturduğumuz yerden kalktık ve ona sarıldık.
-"İyi ki doğdunuz dünyanın en güzel ikizleri !" diyip elinde duran pırlanta markası ismini taşıyan küçük kutu çantaları uzattı.
Teşekkür ederek aldık ve çantalarımızın yanına masaya bıraktık. Oturmadan kabanlarımızı çıkarınca yine kendimi çıplak hissettim. Ayrıca her yanım her an Ömer'i görecek olma ihtimali ile karıncalanıyordu.
İçkilerimizle beraber kocaman bir pasta gelmişti. Herkes pastadan ufak da olsa yemiş içki keyfine devam edilmişti. Kulübün geri kalan kalabalığında göz gezdirirken localar bir kaç basamak yukarıda kaldığından kolayca görülüyordu. Bu yüzden karşı locada oturmuş olan Ömer'i görmem hiç zor olmadı.
Göğsümün sıkışması onu görmemden değildi. Koluna dolanmış ona sarılı halde duran kadından dolayıydı.
Keşke görmeseydim dedim. Keşke buraya hiç gelmeseydim.
Bu yıkılmaları artık kaldıramıyordum. Ağlayacak mecalim , acıya dayanacak kalbim kalmamıştı.
-"Dila ? Ne oldu ?"
Gözlerimi kırpıştırıp yanağımın içini ısırdım ve Melih'e baktım. Ardından gözlerimi yeniden karşıya çevirdim.
-"Yuh."
Dudaklarımı birbirine bastırıp ayağa kalktım. Ağlamamak için verdiğim savaş kayda değerdi. Soluğu aldığım bar taburesinde nefes almadan bir bir bardakları boşalttım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVDA
RomanceKalbinde büyüttüğü adamı karşılıksız sevmeye daha ne kadar dayanabilecekti ? 21.08.2019