Her yanda bir parça hasret kolluyor köşeleri
Sokaklar karışık, ilerde ise karanlık noktaların kestiği
Yollar mı yoksa daha dar bir şerit mi uzanıyor koynuma
Sarışın bir kubbenin altında güneşin son ışığında
Hiç ummadığım o zamanlarda bir sızı geçer ruhumda
Özüm yanar ta derinde duyarım sıcaklığını yanan alevlerde
O hasret yok mu özleme çizgisinde beliren
Lal olmuş gözler diller susmuş bir keman sesi bak gelen
Besleyen aşkıyla seni sarmaşık güllerle bezeyen
Bir perde kapanır uzaklardan ışığın gitmesini kollayan
Karanlık, bir yorgan gibi üstüme siner yokuşlarda
Renkler yok griye boyanmış bir dünya
Sen yoksun karanlığa gömülmüş kabus olmuş bir rüya
Sahibim, ruhum ve aşkımın hükümdarı
Seslenmelerin en güzeli sana, gözlerim arar aşkını
Kayıpları vardı sahipsiz kalmış gözyaşlarının
Mezata çıkmış mezar taşları uzanan boylu boyunca
Merasimler düzenlenir yokluğunda hasta düşmüşsün kanımca
Her yan merhamete hasret fakat ben senin gözlerine
Yanıklar parçalamış aşkımın zarifliğini ve sinmiş gölgelerine
Ne çok severdin güneşi yıkardın kalbinin kirlerini
Çayını tek şekerli içerdin iki bardakta dururdun
Hele iki kadeh bir şey içtin mi nasıl kıpkırmızı kesilirdi çehren
Her bir yanın daha güzel daha aşka bulanırdı
Sevdiğim, aşkım olamayan özlemim
Ruhumu bağladığım kalem, evim, yurdum ve memleketim
Kırmızılar kan kustu yokluğunda ve siyaha boyandı
Ölüm gelsin yokluğunda bir çift kahverengi göze hasretken
Ölüm girsin koynuma
Ne özledim bir bilsen
Ölümü mü yoksa başkasına hasret seni mi
Gerisi şiire kalsın o anlasın derdimi
Ve tamamlasın özlemimi
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gök Gürültüsü Altında Aşk
ŞiirBu bir şiir günlüğüdür. Şiirlerim aslında kendim. Hissim. Duygum. Fakat sadece benim değil senin de duygun. Aşk, acı, ihtiras, bunalım ve melankoli. Bir şiirde olmadı gerektiği kadar mecaz ve şairane üslup. Basitliği kenara bırakın. Gerçek bir duygu...