Günler çığlık gibi geçiyordu ve anılar bir hayalet gibi ruhumu kemirmeye devam ediyordu.
Hatırlar mısın bir Eylül günü bana "Aşk sence nedir?" diye sormuştun.
Ben de bir süre düşünmüştüm anlamsızca, yüzüm kızarmıştı ve senin o ışık saçan gözlerine bakıp "Sensin..." demiştim.Sen o soruyu sorduğunda aslında nefessiz kalmıştım.
"Aşk benim için artık korkmamaktı, yalnızlığı unutmak, güvenmek ve beklemekti.
Sarı sancılar çekerken geceler ömrüme güneş gibi doğmaktı...
Sular bile ateşlerle kavrulup yanarken benim kanım senin aşkınla dalgalanırdı damarlarımda.
Gök gürültüsünden sonra gelen ışığım.
Her nefeste aldığım havam bazen bağrına yüzümü koyduğum sıcak toprağım, canıma can veren hayat suyum, ömrümü güzelleştiren ışığım...
Aşk bana göre çok söz biriktirip gönlünde konuşamamaktı işte.
Gözlerine bakınca boğulmaktı"Aklımdan geçenleri tek cümleyle paylaşmıştım seninle o sonbahar günü.
Şimdi artık zaman kışa durmuştu ağaçlar yaprak dökmüş kar sarmıştı etrafı.
Ben ise çıplak kalmış ağaçlardan bile daha çıplaktım. Ömrüm ışıksız kalmış gölgelere gömülmüştüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gök Gürültüsü Altında Aşk
ŞiirBu bir şiir günlüğüdür. Şiirlerim aslında kendim. Hissim. Duygum. Fakat sadece benim değil senin de duygun. Aşk, acı, ihtiras, bunalım ve melankoli. Bir şiirde olmadı gerektiği kadar mecaz ve şairane üslup. Basitliği kenara bırakın. Gerçek bir duygu...