6. Bölüm

9.7K 231 956
                                    

Merdivenlerden koşmaya devam ederken, karşıdan Easley Browne'yu görmüştüm.

Miria şuan her şeyden önemliydi.

Easley, yüz ifademe bakarken oldukça şaşırmıştı. Bir şeyin yere düşme sesi geldiğin de kafamı eğerek yere baktım. Bu Luna'idi. Çantamda takılı duran süslü küçük ayıcıktı. Eğildim, dizlerimin üstünde dururken elime küçük ayıcığı aldım. Derin bir nefes alırken anılar zihnime hızla yayıldı.

-15 Şubat 2003-

Doğum günüm olmasına rağmen annem bana hediye olarak, dışarıya çıkma yasağı vermişti. Oysa benim kendimce planlarım vardı. Miria ile buluşup, kardan adam yapmak gibi! Fakat şimdi, tüm planlarımız suya düşmüştü. Şu ana kadar yaşadığım en kötü doğum günüm olabilirdi.

Babam doğum günümü unutup, arkadaşının yanına gitmişti. 2 gündür orada kalıyordu ve ben kesinlikle onu affetmeyecektim. Prensesinin doğum gününü nasıl unutabilirdi ki?Annem ise, beni eve kilitleyerek markete gideceğini söylemişti. Bugün doğum günüm değilmiş gibi davranmaya çalışarak, her zaman izlediğim çizgi filmini izlemek için oturma odasına gittim. Kumandayı koltukta göremediğim de gözlerim dolmuştu. Çizgi filmimi kaçırmamam gerekiyordu. Kumandayı aramak için yere oturarak, koltukların altına bakmaya başladım. Göremediğim de, koltuğun üstüne zar zor çıkarak oturdum. Ayaklarımı sallamaya başlayarak kollarımı birbirine bağladım. 8. Yaş günümü asla unutamayacaktım. Çünkü hiç bir şey olmamıştı! Kızaran burnumu çekmeye başladım. Miria bile yoktu.

"Pyisciyya!" Duyduğum ses ile birlikte gözlerimi kırpıştırmaya başladım. Miria'nın sesine çok benziyordu. Ve etrafımda "r-l" harflerini söyleyemeyen tek kişi Miria'idi. Bence, henüz 6 yaşında olmasına rağmen gayet güzel konuşabiliyordu.

Koltuktan düşmemeye çalışarak yavaşça, koltuktan indim. Boyum çok fazla kısaydı. Bir kez daha ismimi duyduğum da koşarak pencerenin önüne gittim. Pencereye çok fazla aşağıdan bakıyordum, oraya nasıl yetişecektim? Saçlarımı karıştırırken, koşarak kendi odama gittim. Odamdaki tabureyi kucağıma alamayacağımı gayet iyi biliyordum. Bu yüzden tabureyi itmeye başladım.

Pencerenin önüne tabureyi koyduktan sonra, dikkatli bir şekilde taburenin üstüne çıktım. Bu biraz zor olmuştu ama Miria için değerdi. Pencerenin kolunu kendime doğru çekerek açtım ve daha sonra kafamı dışarıya çıkardım. Yükseklik korkum vardı ama dediğim gibi Miria için her şey değerdi. Pencerenin pervazına sıkı sıkı sarıldım. Miria pencerenin önünde durmuş, kafasını kaldırarak pencereye bakıyordu. Onu gördüğümde yüzümde kocaman bir gülümseme peydahlanmıştı. Kırmızı atkısını takmış, montunu giymeden gelmişti. Bundan dolayı, dişlerini birbirine vura vura titriyordu. Bu hem gülmeme hem de kaşlarımı çatmama neden olmuştu.

"Ben geydim, aşayı in haydi!" Konuşması daha çok gülmeme neden olurken, hatırladığım şey ile birlikte yüzümü astım.

"Ama annem beni eve kilitledi." Duyması için biraz sesli söylemiştim. Evimiz bahçeliydi ve bir katlıydı. Fakat, aşağısı bodrum olduğu için bir buçuk katlı gibiydi. Miria duyduğu cümlelerden hoşnut olmayıp, kafasını eğdi. Bu onun düşünme şekliydi. Onu izlemeye başlarken üşümeye başlamıştım. Miria şimdiye kadar nasıl kardan kıza dönüşmemişti?

"Buydum! Aşayıya atya. Ben seni tutayım." Kollarını ikiye açtı.

"Olmaz! Ya başına düşersem ve kafan koparsa?" Endişeli bir şekilde konuşurken tırnağımı yemeye başlamıştım. Miria kahkaha atmaya başlamış, üstüne gülmekten kızarmıştı.

LABARASKUVI (KİTAP OLDU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin