Beklemek insana acı verir. Unutmak acı verir. Ama ne karar vereceğini bilememek, acıların en büyüğüdür. Kararsızlık bu duygular arasında en ızdırap vereniydi. İnsanlara güvenmeli miydim? Yoksa bu şekilde hayatıma devam mı etmeliydim?
Başımdaki ağrı hat safadaydı. Öyle ki başımı kaldıracak gücü kendimde bulamıyordum. Başımın sürekli eğik olması ise boynumdaki sızıya sebebiyet vermişti. Kafamı yavaşça kaldırmaya çalıştım ve kapalı olan gözlerimi yavaşça araladım. En son Paul ile Easley'in yanımda olduğunu hatırlıyordum. Gerisi ise hafızamda yoktu.
Bakışlarım yavaşça yaralı olan elime kaydı. Dişlerimi birbirine bastırdım ve sinirlenmemek için sayılar saymaya başladım. Yine ve yeniden aynı şeyler oluyordu. Elim gayet sağlıklı ve iyi görünüyordu. Sadece kenarlarında kalıp tutmuş kanlar kendini bariz bir şekilde belli ediyordu. Nerede olduğumu anlamak için karşıma baktım. Fakat nerede olduğumu anlayamamıştım. Paul ve Easley neredeydi? Yaralarımı kim iyileştirmişti? Kira mı?
Sorular kafamda dönüp dururken, "Uyanmışsın," diyen ses ile kafamı duvara yasladım ve başımı daha doğru çevirdim. Easley tam karşımda ayakta duruyordu ve gayet iyi görünüyordu. Bir süre onu inceledikten sonra hiçbir yara almamasına sevinmiştim.
"Paul nerede?" dedim sert bir nefes verirken. Bizden başka kimse yok gibiydi ve saatin kaç olduğunu dahi bilmiyordum. Şu an tamamen zaman kavramını yitirmiştim. Karanlık havadan hâlâ gece olduğunu anlayabiliyordum fakat kaç saat uyumuştum böyle?
"Gitti," diye kestirip attı. Kaşlarımı çatarken yüzümü buruşturdum. Bu kadar mıydı yani? Benim bilincim gittiğinde Easley'in gayet bilinçli olduğuna emindim. Bir şeyleri görmüş ya da biliyor olmalıydı. Yine de neden bunları açıklamak yerine kısa cevaplar vererek kaçıyor gibiydi?
Sol elimi havaya kaldırdım ve ters tarafını göstererek kapanan yaraya bakmasını sağladım. "Bu nasıl oldu?" Belki de elimi iyileştiren Kira değildi ve Paul'du. En azından bunu öğrenmek istiyordum.
"Bilmiyorum," dedikten hemen sonra kafasını eğdi. Dalga geçtiğini düşünüp bir süre yüzüne baktım ve hemen ardından güldüm.
"Ne demek bilmiyorum? Yanındaydım Easley," dedim gülmeye devam ederken. Ona bakmaya devam ediyordum ki birkaç adım atarak bana yaklaştı. Ayakta durmayı kesti ve dizini hafifçe kırıp yüz yüze gelmemizi sağladı.
"Paul senin alnına dokunduğu an bilincini tamamen kaybettin. Tek bildiğim şey bu. Ya da hatırladığım mı demeliyim? Ne kadar hatırlamaya çalışsam da olmadı. Şu Kira. O gelmiş olmalı yoksa benim hafızamı silmeye gerek duymazlardı," diye uzun bir açıklama yaptı. Belki de bana ilk defa bu kadar uzun bir açıklama yapmıştı. Bunu es geçtim.
Easley'in söylediği şeyler doğruysa eğer Easley, Kira'yı görmüştü. Abraska halini ya da insan halini. Bunu ne o ne de ben bilmiyorduk. Fakat aklımda takılıp kalan şey ise Paul'un Abraska olduğunu da silebilirlerdi. Bunu yapmamışlardı. Yapmaları gerekirken yapmamışlardı ve bunun bir amaca bağlandığı belliydi.
Gözlerinin içine bakarken, kafamı yavaşça aşağı yukarı salladım. "Pekâlâ, sana güvenmek istiyorum," diyerek, omuz silktim. Konuyu hemen kapatmam ilgisini çekmiş olmalıydı. Kimin olsa dikkatini çekerdi. Gevezeydim, meraklıydım ve tuttuğunu koparan biriydim.
"Güzel," diyerek yeniden ayağa kalktı ve elini uzattı. Bir süre uzattığı eline baktım ve hemen ardından başımı hafifçe kaldırıp gözlerine baktım. Easley gerçekten de kimdi? Neydi? Nasıl biriydi? Zihnimdeki sorular birbirleri ile tezatlık içindeydi. Elimi yavaşça onun eli ile birleştirdim ve kendimi ileriye iterek ayağa kalktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LABARASKUVI (KİTAP OLDU)
FantasyLahan'da insanlar yavaş yavaş ölüyorlardı. Kimseye yardım edemiyordum, edilmiyordu. Gece sokağa çıkmak yasaktı ve çıktığın an olacaklardan kimse sorumlu olmayacaktı. Lahan için akşam yediden sonrası yoktu. Tamamen masum insanların öldüğü, katledildi...