Burnumun kanaması devam ederken, ellerimi yavaşça yere bastırarak, yerden destek aldım. Tremor atağının üstesinden gelmek zordu ve sadece bir kaç dakika da kendinize gelmeniz imkansızdı. Fakat imkansızlık sineye çekilmiş, sadece bir kaç dakika içinde atağı atlatmaya başlamıştım. Bu imkansızı imkana çeviren arkamdaki kişiydi. Buna emindim.
Onun benimle ne gibi bir bağlantısı vardı?
Derin bir nefes alarak, ayağa kalktım. Başım dönmüş olsa da bu olay için az bileydi. Arkamdaki Kira'nın varlığı bana ağır geliyordu. Her yer karanlıktı ve kimin ne yaptığı ya da nerede olduğu hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu. Kira buradaydı. Bu nasıl oldu bilmiyorum ama onun varlığını hissedebiliyordum. Peki ya cinayeti işleyen Abraska? Kadın? Onlar buradalar mıydı? Bakışlarımı yukarıya kaydı. Gökyüzü gibi karanlıktı her yer. Ne sokak lambaları ne de binalardan gelen ışık, hiçbiri yoktu.
Bir anda hepsinin kapatılma nedeni ya elektiriğin gitmesiydi. Ya da Kira'nın yaptığı bir şeydi. İkinci seçenek şu an olasılık olarak daha yüksekti. Elimi ileriye doğru uzattım yavaşça. Karşımdaki Abraska'ya dokunabilmek miydi amacım? Kesinlikle hayır, onun burada olup olmadığını anlamaya çalışıyordum.
Kira buradaydı. Güvende hissettiğim için kendimden nefret ettim.
O kadar çok kurban gidiyordu ki ve ben her seferinde işin içinden bir şekilde kurtuluyordum. Zifiri karanlıkta sadece benim nefes alış verişlerim duyuluyordu. Sadece karanlığa değil, sessizliğe de bürünmüştü aynı zamanda.
Kira'nın söylediği sözler ne ifade ediyordu? Ne demek istiyordu? Başımın ağrısından ölecek gibi hissediyordum. Hırkamın koluna burnumdan dudaklarıma doğru inmiş kanı hızlıca sildim. Bu midemi bulandırmıştı. Zaten kısmen açken ufak da olsa kan tadı almak iğrençti.
"Gitti, güvendesin," dediğinde yerimde sıçradım ve arkama yavaşça döndüm. Artık onun sesine yavaş yavaş aşina oluyordum. Derin bir nefesi ciğerlerime doldurdum. Kaşlarım çatılırken, hâlâ burada olup olmadığını anlayamadım. Gitmiş miydi? Açıklanması gereken o kadar çok şey vardı ki. Ayrıca birisi ölüyordu.
Benim burada bir kaç saniye boş boş durmam o kadının daha çok kan kaybına neden oluyordu. Bir ihtimal onun iyileşmesi olanaklıydı.
"Açıklanması gereken tonca şey var. Bunlardan bir kaç tanesi; neden buradasın? Söylediğin şeyler ne ifade ediyor?" Kısık çıkan sesimle hafifçe öksürdüm. Sessizlik devam etti. Tam gittiğini düşünüyordum ki, o konuşmaya başladı. Varlığını belli etti.
"Kadın ölmek üzere, kendini düşünmek yerine ona bakmalısın. Bunun farkında değil misin?" Söyledikleri şeyler duraksamama neden olmuştu. Ben kadını düşünmüyor olmasaydım burada ne işim vardı? Suratımı buruşturdum ve güldüm.
"Senin gibi özel güçlerim olmadığı için kusura bakma. Şu an ölmek üzere evet. Fakat ben bir doktor ya da Airakde değilim. Aksine, senin kurtarmanı bekleyecek kadar aptalım," dedikten sonra dudağımı dişledim. Airakde kelimesini kullanmam onun duraksamasına neden olmuştu. Güldüm ve nerede olduğunu bilmeden ona doğru bir kaç adım attım.
"Buraya neden geldin?" diyerek, ona doğru yürümeye devam ettim. Belki de kenarda beni izliyordu. Bunu bilmiyordum fakat onu köşeye sıkıştırdığımı düşünecek kadar aptaldım. O her zaman güçlüydü. En azından bana gösterdiği kadarıyla böyleydi. Bana gardını düşürmeye başlıyordu ki bu benim onun için önemli olduğumun kanıtıydı. Belki de saçmalıyordum.
Sokak lambalarından bir tanesi yanmaya başlayınca irkilerek gözlerimi kıstım. Ne demek istediğimi kesinlikle ikimiz de biliyorduk. En basitinden sokak lambalarını ya da bina ışıklarını kontrol edebiliyorsa daha bana göstermediği oldukça fazla şey vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LABARASKUVI (KİTAP OLDU)
FantasyLahan'da insanlar yavaş yavaş ölüyorlardı. Kimseye yardım edemiyordum, edilmiyordu. Gece sokağa çıkmak yasaktı ve çıktığın an olacaklardan kimse sorumlu olmayacaktı. Lahan için akşam yediden sonrası yoktu. Tamamen masum insanların öldüğü, katledildi...