İlk bölümler sıkıcı ve saçma olacaktır. Fakat okumaya devam ettikçe maceraya kapılacağınızı göreceksiniz. İyi okumalar!
-Eski okuyucular için, Asya'nın annesinin ismi değiştirilmiştir.-
*Düzenlenmiştir*
—————
Lumos-1971-
Bazen hayatınızda insanlara göstermemeniz ve açığa çıkarmamanız gereken sırlar olurdu. Bu sırrı bazen tek başınıza saklar, bazense birden fazla kişiyle gizlerdiniz. Eh, eğer ki bu önemli sır bir aile meselesi haline gelmişse, işte işler o zaman ciddiye binmiş demektir. Hele ki birden fazla insanın taşıdığı bir sır ise.
Elbette insanlar kendileri ya da sevdiklerini koruyabilmek için bu sırları kendi arkadaşlarından, hatta evlatlarından bile saklayabilirlerdi. Lakin günün birinde, güneşin henüz yeni doğduğu bir yaz sabahında bir baykuş camın önünde, gagasının arasında bir mektup tutunca, işler ters yöne akmaya başlardı.
O gün, bir baykuş gagasının arasında bir mektup tutuyordu.
⁙⁙⁙
Camıma çarpan hafif yağmur damlalarıyla gözlerimi aralarken, gözümü alan ışıkla acı içinde geri kapatmam bir olmuştu. Ellerimi gözlerimde gezdirip bir süre ayılmaya çalışırken, yaz ayının en kötü getirisiyle üstüme yapışan pijamamı biraz nefes alabilmek adına ileri geri sallamıştım. Üstümdeki pikeyi iteleyerek ayaklarımı yataktan sarkıtmadan önce bulanık gözlerle beyaz tavanıma bakmaktan kendimi alıkoyamamıştım. Boğazım kurumuştu. Saat kaçtı? Bugün günlerden neydi? Neredeydim?
"Asya kahvaltı hazır, kalk artık."
Annemin tanıdık sesiyle iç geçirip başımı yastıktan kaldırırken, yatağımdan kalktığımda tüm gece uyurken uyguladığım garip pozisyonlar, vücudumda rahatsız edici bir ağrıya yol açmıştı. Elimi omuzlarımda gezdirip kasılmış kaslarımı yumuşatmaya çalışırken, kapattıkça açılan kapımdan geçerek kendimi lavaboya atmıştım. Kendime gelmek amacıyla yüzüme çarptığım suyun ardından başımı kaldırarak, gözlerimi dikdörtgen kesim aynaya çevirmiştim.
Bu kimdi?
Ne kadar çirkin bir varlık bu- bir saniye bu bendim.
Yüzümü buruşturup başımı iki yana sallarken, yüzümden akan su damlacıklarını havluyla kurulayıp lavabonun kapısını aralamıştım. Kulağıma çalınan fazladan konuşma sesleriyle kaşlarım çatılmıştı. Bir süreliğine olduğum yerde kalıp, kimin geldiğini anlamaya çalışmıştım. Kapının dışına attığım ilk adımla kendimi duvara yapıştırırken işittiğim kahkahalarla bulanık gözlerimi halıda gezdirmiştim. Misafir miydi? Ölü taklidi yapsam anlarlar mıydı? Adım sesi işitiyordum.
"Ölü taklidi mi? Misafir miyim ben?" Yani, sonuç olarak ölü taklidi yapmak pek de parlak bir fikir sayılmazdı. Tepemde dikilerek bana imalı bakışlar atan sevgili dostum, kollarını bağlayarak kaşlarını kaldırırken sevimli bir şekilde gülümseyip, ellerimi çenemin altında birleştirmiştim.
"Kızma hayatım, alışkanlık." Takdim etmem gerekirse; kendileri Yağmur Işık'tı. Hem ismi hem de soyadı mükemmel olan bu kişi, doğduğum andan itibaren hem beşik arkadaşım hem de çocukluk arkadaşım olarak hayatımın her kesiminde bana eşlik etmişti. Kısacası dostum, yardakçım ve yoldaşımdı. Her türlü sır ve işgüzarlık şahsında bulunurdu. Paylaşılması söz konusu bile değildi.
"Siz neden geldiniz?" Yağmur'un bana uzattığı elini tutup ayağa kalkmıştım. Hala gecenin ağrılarını üstünde taşıyan omuzlarımı bir kere daha ovuştururken, soran gözlerimi biricik dostuma çevirmiştim. Meraklı bakışlarımı yakalayan Yağmur, omuzlarını düşürerek iç geçirmiş ve bilmediğini belli etmek adına başını iki yana sallamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑳𝑼𝑴𝑶𝑺 | 𝒎𝒂𝒓𝒂𝒖𝒅𝒆𝒓𝒔 [Askıya Alındı]
Fanfiction"Onu birçok isimle andılar evlat. Son nefesinde bile insanlar onun geçmişte yaptığı şeylerin karanlığa açılan bir kapı olduğunu mu, yoksa iyilik uğruna yapılmış bir fedakarlık mı olduğunu bir türlü anlamış değillerdi." ♒︎♒︎♒︎ "Atacağın her adımın bi...