Medya: Evgeny Grinko - Once Upon A Time
İşte yeni bölüm! Bölüm adını değiştirebilirim çünkü hiç içime sinmedi.
Oy verip yorum yapanların hayalleri gerçekleşiyormuş!
İyi okumalar/*
*Düzenlenmiştir.*
—————
LumosAcı. Kimisinin kaldırmaya yüreğinin ve gücünün yetmediği o can alan yegane duygu.
Acı, benim için sadece hayatta olduğumu hissettiren, hiçbir şekilde sözünü dahi edemeyeceğim düşüncelerimin tek bir kelimede birleşimiydi. Bütün vücudumda hissettiğim nefreti dindiren, üç harflik bir duygu seliydi.
"Asya- yani Athanasia, biraz bir şeyler ye lütfen." Bir köşemde oturan Yağmur, üzgün gözler ile önümdeki hiç dokunulmamış yemeğe baktığında ona en ufak bir ifade bile gösterememiştim. Geçirdiğim bir ayda ne aç hissediyordum, ne susuz, ne de uykusuz. Yıllardır misafiri olduğum, kendi evim saydığım o evden kaçarak gelmiştim yıllardır uğramadığım aile dostlarımın yanına. Soluk yeşil renklerindeki odamda bile gözümün önüne gelen anılardan kaçabilmek için gelmiştim alevlerle beraber geride bıraktığım ülkeme. Unutmak istemediğim şeyleri unutmak, en azından unutmaya çalışmak istemiştim.
Oturduğum yerden sessizce kalktığımda Yağmur bir süre arkamdan bakmıştı. Her gün olduğu gibi bana verilen odadan çıkıyor, önüme konulan yemeklerle bakışıyor ve tekrar odaya geri dönüyordum. İki haftadır süren bu durum kimi zaman ölmemek için aldığım birkaç yudum suyla beraber devam ederken biliyordum ki çok sevgili Gülce teyzem, geceleri gözyaşları ile bu acınası halime ağlıyordu. Eski benim geri dönmeyeceğinden, asla psikolojik olarak toparlanamayacağımdan korkuyordu.
Ona her ne kadar asla hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını söylemek istesem de, onun zaten bunu bildiğini çok iyi biliyordum. Her şey geçmişte kalsa bile, hiçbir şey geçmiyordu içimde.
Küçük, birkaç metrekarelik odaya girip kapıyı arkamdan kapatmış, havalandırılmak için açılan camı kapatıp güneşlik önündeki tül perdeleri çekmiştim. Hafif ışık alan karanlık odada, tıpkı perdeler gibi gri renkte olan çarşafların üzerine atmıştım kendimi. Yatağımın hemen yanındaki küçük çalışma masasına doğru dönüp bir süre bakışlarımı koyu kızıl hareli asama çevirmiştim. O günden sonra bir yere fırlatıp attığım asanın tekrardan cebimde belirmesi artık beni şaşırtamıyordu bile.
'Ne zaman kendini toparlamayı düşünüyorsun?'
"Düşünmüyorum." Kuru sesim fısıldayarak asama ulaştığında, kimse işitemese dahi kahkahalar attığına yemin edebilirdim. Bakışlarımı çekip çalışma masasına sırtımı dönmüştüm. Duvara karşı gözlerimi yumduğumda susmasını dilediğim o sesin konuşmaya devam etmesi başımda bir ağrıya sebep olmuştu.
'Yas tutabilirsin ama bu şekilde kabuğuna saklanamazsın.'
Kafamın içindeki düzgün aksanlı -bir kadına mı yoksa erkeğe mi ait olduğunu seçemiyordum- ses sustuğunda iki elim ile kulaklarımı kapatmış, kendimi soyutlamaya çalışmıştım. Dışarıya ait olan seslerden uzaklaşıp gözlerimi açtığımda karşımdaki gri duvarın, perdelerin arasından sızan turuncu renk ile boyandığını görmek; attığını unuttuğum kalbime ağrıların saplanmasına sebep olmuştu. Güneşin batışını izlediğimiz o anlar gözümün önüne gelirken derince iç geçirmiştim. Ne kadar güzel olursa olsun yine de biliyordum ki bu muntazam renk bile, canlılığını en fazla birkaç dakika koruyabilecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑳𝑼𝑴𝑶𝑺 | 𝒎𝒂𝒓𝒂𝒖𝒅𝒆𝒓𝒔 [Askıya Alındı]
Fanfiction"Onu birçok isimle andılar evlat. Son nefesinde bile insanlar onun geçmişte yaptığı şeylerin karanlığa açılan bir kapı olduğunu mu, yoksa iyilik uğruna yapılmış bir fedakarlık mı olduğunu bir türlü anlamış değillerdi." ♒︎♒︎♒︎ "Atacağın her adımın bi...