Oy verip yorum yapanların elleri dert görmüyormuş!
İyi okumalar/*
*Düzenlenmiştir.*
—————
LumosO gece, hala içerisinde kaybolmuş gibi hissettiğim yeni odamın en sevdiğim köşesine geçmiştim; cam kenarına. Brian Malikanesi'nin görkemli bir orman manzarası vardı. Safkan olmalarına rağmen kalplerinde kibirden hiçbir iz olmayan bu aileye, hem bu oda için hem de misafirperverlikleri için sonsuz minnet duyuyordum.
Kalbimde saf bir acı vardı. Öyle bir acıydı ki kalbimi dikenli sarmaşıklar sarıp sıkıştırmış gibi hissediyordum. Her nefes aldığımda iğne uçlu dikenlerin kalbime daha çok saplandığını hissediyor, kanatıp bütün vücudumu yoğun bir acıyla kaplamasına lanetler ediyordum.
Bir ay geçmişti, evimizi, ailemizi kaybetmemizin üzerinden tam bir ay. Ne gülüyordum, ne konuşuyordum ne de ağlıyordum. Tıpkı boş bir defter sayfası gibiydim. Sessiz, hissiz ve bomboş. Birilerinin yardımına ihtiyacım vardı lakin, kimse bu defteri açmaya, içini duygularla ve hoş sözlerle doldurmaya cesaret edemiyordu.
Takdir ediyordum ki Bayan Brian, bana tıpkı özbeöz kızıymışım gibi davranıyordu. Bazen bana bu kadar samimi ve sıcak davranması, kalbimi kırıyordu. Bana tıpkı annemin baktığı gibi bakması, içimdeki kanayan yaranın daha da derinleşmesine neden oluyordu. Bayan Brian'ın bu durumun farkında olup üzüldüğünü biliyordum, çok iyi biliyordum. Lakin o da tıpkı oğlu gibi sessizleşmeyi tercih ediyordu, yapabileceği en iyi şey de buydu.
Bir ay içerisinde bu süreçte tek tük misafirlerimiz olmuştu. James, Sirius, Remus ve hatta Peter bile, kapımın önünde saatlerce oturarak kilitlediğim kapımı açmamı, kapının arkasından bile olsa tek bir kelime sarf etmemi beklemişlerdi. Sirius, birkaç kere sinirine yenik düşerek kapıyı kırmak için dayansa da, en sonunda Lucas ile işitebildiğim kadarıyla tartıştıkları için, el mahkum üç dostuyla beraber evden ayrılmak durumunda kalmıştı.
Onlar haricinde Lily, Laura, ikizler ve Severus'da Brian Malikanesi'ne kısa süreliğine misafir olan kişiler arasında yer almışlardı. Dört Gryffindor çocuğunun aksine onlar, sordukları sorulara cevap alamayınca, kapı önünde saatlerini vermemişlerdi.
Gelmeyen tek kişi, bu süreç içerisinde yalnızca Yağmur olmuştu. Gelmemesi, ikimiz açısından da en iyi olan şeydi. Bilhassa birbirimizi görmek bir yana, seslerimizi duysak, tekrar ve tekrar o günü yeniden yaşayacaktık. Bunu çok iyi biliyorduk. Bu yüzden onunla en azından okul açılana ve içimizdeki bizi yakıp küle çeviren ateş sönene kadar görüşmeyecektik. Bu, sözlü bir şekilde kararlaştırmadığımız, belirlenmemiş ortak hislerle dolu bir plandı.
Ayaz ise her şeyden sonra oldukça sağlıklıydı. Bana verilen odadan ara ara çıkmamın başlıca temel sebebi de şüphesiz henüz bebek olan kardeşimdi. Lucas'ın ablası Merisa Brian -ya da Burke- harika bir anneydi. Kardeşime elinden geldiği en iyi şekilde bakıyor, tıpkı kendi kızı Serenity'le ilgilendiği gibi ilgileniyordu.
Kimi zaman benden Ayaz'ı tutmamı, onunla konuşmamı istiyordu. Kollarımın arasında bırakılan kardeşimle kurduğumuz iletişim, haliyle kelimeler ve cümlelerden çok uzaktı. Bizler, gözlerimizle konuşuyorduk. O sanki bir daha beni göremeyecekmiş gibi mavi harelerini elalarımdan ayırmazken, ben de onun birkaç tutamdan oluşan kuzguni saçlarını okşuyordum.
Korktuğumu her gün itiraf ediyordum kendime. Kardeşim, benim geriye kalan tek ailem ve tek varlığımdı. Ailemin bana muhakkak emanetiydi. Büyüdüğü zaman bana soracağı soruları nasıl cevaplayabileceğimi, onun gözlerinin içine bakıp, nasıl koruyabileceğimi bilemiyordum. Hayatımı, tamamıyla ona adayacağıma dair kendime bir söz vermiştim; ne olursa olsun onun için çalışacak ve onun için çabalayacaktım. Gururla göğsünün kabartarak bahsedebileceği bir abla ve yanı zamanda bir anne olmaya çalışacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑳𝑼𝑴𝑶𝑺 | 𝒎𝒂𝒓𝒂𝒖𝒅𝒆𝒓𝒔 [Askıya Alındı]
Fanfiction"Onu birçok isimle andılar evlat. Son nefesinde bile insanlar onun geçmişte yaptığı şeylerin karanlığa açılan bir kapı olduğunu mu, yoksa iyilik uğruna yapılmış bir fedakarlık mı olduğunu bir türlü anlamış değillerdi." ♒︎♒︎♒︎ "Atacağın her adımın bi...