Medya: To Build A Home
Bir şey dememe gerek olmadığını düşünüyorum. Oy verip yorum yapın falan de demeyeceğim. En azından bu bölümlük.
İyi okumalar/*
*Düzenlenmiştir.*
——————
LumosHayatım, her daim sorularla doluydu. Belki de bu yüzdendi daima kendime onlarca soru yüklemem ve o sorularla gelen sorumlulukların altında ezilmem.
İnsanlar kaçabildikleri zaman, karşılarındaki çıkılması gereken dağı aşabileceklerini düşünürlerdi. Fakat fark etmezlerdi ki onlar ne kadar kaçarlarsa kaçsın, her daim o çıkılması gereken dağın etrafında dönüp dururlardı. Bu sebepten bitiş noktası sandıkları yer, her zaman başlangıç noktaları olurdu.
Ben hiçbir zaman kaçmamıştım. Önüme konulan dağı aşabilmek için önce ellerime, sonra da bacaklarıma emirler yağdırmış, güçsüz kalana kadar onları zorlamıştım. O dağ yokuşunda önce kalbimi geride bırakmıştım. Ondan sonra da nefesimi.
Şimdi ise benden ruhumu geride bırakmamı istiyorlardı. Ruhumu geride bırakıp güçlü olmamı, o dağın sonunu görmem gerektiğini fısıldıyorlardı kulaklarıma. Boş bir kabuk olmamı, insanlıktan uzaklaşmamı istiyorlardı.
Kabuğuma yerleşmeden önceki son günlerimdeydim. Ruhumu arkamda bırakmadan önceki son günlerimdeydim. O gün benim, kendim olduğum son günümdü. Asya olduğum son gündü.
"S-Sirius." Boğazımdan bir fısıltı gibi dökülen isim ile gözlerime değen gri gözler, susuz kalmış bir balık gibi çırpınmış ve gözlerimde denizi görmeyi dilemişti. Fakat karşılaştığı kurak bakışlarım, onu daha fazla boğmuş; çöl içerisindeki deniz arayışı onu susuz bırakmıştı.
Bacaklarım, o dağı aşması için emirler verdiğim bacaklarım, bir adım dahi atamamıştı. Acizlik, iliklerime kadar işlerken sürünmeyi umursamadan bir bebek gibi emeklemiştim gri gözlere doğru. Sımsıkı sarıldığı altın sarısı saçlara adımladığım her saniyede kurak pınarlarım, yaşlarla dolmuştu. Dizlerim o tozlu taş yollarda soyulmuş, arkamda damla damla kanlı yollar çizmişti.
"Lucas." Kendi sesimi bile işitemediğim o an da aramızda iki metrelik mesafenin olduğu o saçlara uzatmıştım elimi. Sirius, tıpkı rüyalarımda gördüğüm o çocuğun ruhsuz bedene sarıldığı gibi sarılmıştı o çok sevdiğim yeşillere. Kimse dokunmasın diye, Sirius'un kollarından koparıp aldığımda o yeşilleri, her saniye parlaklığını yitiren o gözlerden ayrılamamıştım. Canını yakmak istemeyerek hafifçe kucağıma çekmiş, rahat hissetsin diye kollarımla ince setler çekmiştim.
"A-Asy-a." Ağzından duyacağım son kişi olmanın verdiği acıyla, her saniye onun ki gibi ruhum, bedenimden ayrılmıştı. Öldüren lanete inat, direnmeye çalışan o çok sevgili çocuk bana gülümsediğinde, haykırmak istemiştim. Sarı saçlarını okşarken hafifçe fısıldamıştım titreyen sesimle. "Buradayım Lucas, seninleyim." Kendi yanaklarımdan taşan incilerim, Lucas'ın pürüzsüz yanaklarına düştüğünde dahi, o beyazlaşan yüz gülümsemeye devam ediyordu.
Elini ne kadar kaldırmak istese de ani ölüme karşı gelen eller, direnmeyip olduğu yerde kalmışlardı. Parlaklığını yitirdiği gözleri, hapsinden kaçan firariler gibi yaşlarını akıttığında, silememiştim. Ellerimi yanaklarında gezdirip, bulutların sızdırdığı o yağmur damlaları gibi düşen yaşları ben, silememiştim.
"Şarkımız A-Asya." Başımı iki yana sallayıp onu reddetmeye çalıştığımda boğazımdan kaçan hıçkırık, bir ateş misali boğazımı yakmıştı. Gözlerimi yumup burnumu havaya diktiğimde nefes almak istemiş fakat isteğimin aksine daha da nefessiz kalmıştım. Yapamazdım. Reddedemezdim onu. Her şeyime sahip olan bu altın saçları, reddedemezdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑳𝑼𝑴𝑶𝑺 | 𝒎𝒂𝒓𝒂𝒖𝒅𝒆𝒓𝒔 [Askıya Alındı]
Fanfiction"Onu birçok isimle andılar evlat. Son nefesinde bile insanlar onun geçmişte yaptığı şeylerin karanlığa açılan bir kapı olduğunu mu, yoksa iyilik uğruna yapılmış bir fedakarlık mı olduğunu bir türlü anlamış değillerdi." ♒︎♒︎♒︎ "Atacağın her adımın bi...