🍂Babaanne🍂

1.3K 132 44
                                    

Yine yeniden bir bölüm! Beklentinizi karşılamayacak bir bölüm olduğu için özür dilerim.

Oylayıp yorum yapanların mektubu geliyormuş! İyi okumalar/*

*Düzenlenmiştir.*
—————-
Lumos

Hogwarts, ben ve diğer öğrenciler için tekrardan kapılarını açtığında üçüncü sınıfa içtenlikle(!) merhaba demiştim. Bunaltıcı ve rahatsız edici bir sene geçireceğime adım kadar emin olmakla beraber, ilk günden baygınlık geçireceğimi düşünüyordum. Her sene olduğu gibi büyük ihtimalle bir iki kez cezaya kalacak, sevmediğim kişilerle kavga edecek ve ödevleri yetiştirmekle uğraşacaktım.

Birinci sınıfların yüzlerindeki heyecanlı ifade ilk haftadan beni gülümsetmişti. İki sene öncesi ile şimdiki zaman arasındaki farkları düşünmek beni güldürmekten başka bir şey yapmıyordu. Benim için çok fazla şey değişmişti. Öncelikle de ben değişmiştim.

İnsanların o eski beni aradığını fark etmek zor değildi. Sürekli gülüp eğlenen, insanlara takılmayı seven o kızın yerini, ruh emici gibi gezen birisinin alması elbette tuhaf gelirdi. Eh, elimden bir şey gelmezdi ya.

Korktuğumun aksine kimse bana o kaçtığım soruları sormamıştı. Belki de bu Lucas'ın insanlara attığı bakışlardan da kaynaklı olabilirdi. Bilmiyorum ancak bu konuda memnundum. Üst sınıflardan birkaç kişi benimle konuşmaya çalıştığında, aldıkları tek şey duvar gibi bir yüz olmuştu. Elbette o duvara çarpmak işten bile değildi, afallamaları çok doğaldı.

Hogwarts'a döndüğümden beri benim için bir diğer konuda Ayaz olmuştu. İstasyonda boğazı yırtılırcasına ağlayarak bana veda eden kardeşimi düşünmeden edemiyordum. Merisa, endişelerimi anlamış olacak ki yapabildiği kadar sık mektup yolluyor, çoğu zaman Ayazla ilgili bilgiler veriyordu. Bir miktarda olsa içime su serpilmesi, hem beni hem de çevremdekileri olumlu yönde etkiliyordu.

Hayat devam ediyordu. Üçüncü sınıfta işlerin gittikçe ciddileşmeye başladığını anlıyordum. Aldığımız dersler olsun, profesörlerin davranışları olsun; bize büyüdüğümüzün, en azından büyümemiz gerektiğinin çağrısını veriyorlardı.

"Athy, yorgun görünüyorsun, uyumadın mı?"

Ortak Salon'un en sevdiğim yerinde, yani şöminenin önündeki minderlerde başımı Lucas'ın bacaklarına koymuş, tembelce yanan ateşi izliyordum. Lucas'ın bendeki en ufak değişimi fark edebilmesi kimi zaman çok korkutucu oluyordu. Eh, yine de bundan çok da fazla şikayetçi olduğum söylenilemezdi.

"Hmm, rüyalar peşimi bırakmıyor." Bu bir yalan değildi. Eskisi kadar çok kabus görmesem bile yine de uçup kaçtığım rüyaların sayısı az sayılmazdı. En son o uçurumdan düşme hissi ile uyanmış, ardından da gözüme bir gram dahi uyku girmemişti.

Bu kötüydü, bu gerçekten kötüydü çünkü bu gece özellikle uykuya ihtiyacım vardı. Malum, dolunay.

"Bir süreliğine kapat gözlerini, bir iki saate uyandırırım." Diyerek saçlarımı okşayan Lucas'a karşı çıkmamıştım. Her ne kadar iki saat boyunca onun bacaklarına ağrılar girmesine sebep olacaksam da şu an bunu düşünebilecek kadar dinç değildim.

Sözünü tutmuştu. Ortak Salon'u sadece şömineden çıkan ateşin sesi doldururken Lucas beni hafifçe dürtmüştü. Sanki bir bebekmişim de annem beni doyurmak için uyandırmış gibi hissetmiştim. Dokunuşları çok hafifti.

"Seni yatağına taşımamı ister misin?"

"Sapık damgası yemeni istemiyorum." Yarı açık yarı kapalı gözlerim ile kızlar yatakhanesine giren bir adet Lucas düşünmek keyfimi yerine getirmişti. Alacağı tepki bir yana dursun, zaten merdivenleri çıkması imkansız olduğu için eğlenceli bir görüntü olurdu.

𝑳𝑼𝑴𝑶𝑺 | 𝒎𝒂𝒓𝒂𝒖𝒅𝒆𝒓𝒔 [Askıya Alındı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin