Şarkıyla bölümü okumanızı tavsiye ederim!
Uyarı!
Bölüm sonu açıklamasını lütfen okuyun!
Yazarın doğum gününü kutlamayıp oy atmayan ve yorum yapmayan kişilerin kirpiği gözüne kaçıyormuş! (Bunu yazmamın üzerinden neredeyse iki yıl geçmiş :'))
İyi okumalar/*
*Düzenlenmiştir.*
——————
Lumos"Anne, herhangi bir şeye ihtiyacın var mı?"
Başımı iki yana sallayarak karşımda bana gülümseyen oğlumu reddetmiştim. İnce pikeyi üzerime sanki beni incitmek istemiyormuş gibi örterken, ellerinin titrediğini hissedebiliyordum. Oğlum, sanırım benden daha çok korkuyordu ölümden; kendisinin değil de benim ölümümden.
"Oğlum." Elimi sıkıca kavrayan oğlumun çocukluğu gelmişti gözümün önüne. Ne kadar da büyümüş, gelişmiş ve güçlenmişti. İçten hitabıma çömelerek cevap veren adam, elimi bırakmadan fısıldamıştı.
"Buradayım anne, bir isteğin mi var?"
Fazla vaktimin kalmadığını biliyordum. Hissediyordu ya insan, ruhu genç olsa bile bedeni elbet ölecekti. Bu sebepten ötürü artık, yıllar önce bana verilen o mirası bir başkasına verme zamanım gelmişti.
"Bana babanın hediye ettiği kutuyu getir oğlum."
Sirein'in yeni bir mirasçıya ait olma zamanı gelmişti.
•••
"Benim kardeşim büyümüşte yürüyor mu? Büyümüşte abla mı diyormuş? Gel buraya." Ayaz'ın eğlenceli çığlıklarıyla onu öperken, onu ne kadar çok özlediğimi fark etmiştim. Aradan geçen şu birkaç ayda yürümeyi ve ufak ufak da konuşmayı öğrenmişti. Ayrıca kimi zaman kendi ana dilimizi öğrenebilmesi için onunla kurduğum cümlelere de yavaş yavaş aşina olmaya başlamıştı.
Yılbaşı tatili artık dört gözle beklediğim günler arasına girmişti. Birkaç günlük tatilimin her dakikasını kardeşimle geçirmek benim için altın değerindeydi. Bebekler genellikle görmedikleri kişileri unutmaya meyilli iken Ayaz, beni hiç unutmamıştı. Bayan Brian'ın söylediğine göre, şu sıralar hiç olmadığı kadar hareketliydi.
Lucas ile birkaç parça eşyamı topladıktan kısa süre sonra Potterların evine yerleşecektim. Gitmemi hiç istemediğini biliyordum fakat bu hepimizin verdiği ortak bir karardı. Merisa süt anneliğini tamamladığı için kısa süre önce eşiyle evlerine geri dönmüşlerdi. Bu da demek oluyordu ki daha fazla Brian Ailesi'ni rahatsız etmem için bir sebebim kalmıyordu. Özellikle Potter Ailesi'nden aldığım onca mektuptan sonra, onların yanına yerleşmek için daha fazla nedene sahiptim.
"Kendimi James'in küçük haline bakıyormuş gibi hissediyorum... Neden bu kadar benziyorsunuz?" Lucas kucağında Ayaz ile oynarken iç geçirmişti. Bay Potter ve annem şaşırılacak derecede birbirlerine benzedikleri için, haliyle bizimde birbirimize benzememiz kaçınılmazdı. Ortada şüpheli bir uzak akrabalığın söz konusu olduğunu düşünüyordum.
"Bu benzerlik kimi zaman beni de korkutuyor." Dediğimde gülerek Ayaz'ın yanağına bir öpücük kondurmuştu.
"Ona bir isim düşündün mü?" Diye sormuştu Lucas. Evet, şu isim meselesi. Geleneksel olarak yerli isimlerimizin yanında her daim yabancı bir isme sahip olurduk. Büyücülük dünyasında kendimizi iki ismimizle de tanıttığımız zaman, bir nevi nereden geldiğimizi belli ederdik. Bu sebepten ötürü Ayaz'ın tıpkı benim ve Yağmur'un sahip olduğu gibi ikinci bir isme sahip olması gerekiyordu. Onun bizzat ailesinin son üyesi olduğum için, bu onuru bana bahşetmişlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑳𝑼𝑴𝑶𝑺 | 𝒎𝒂𝒓𝒂𝒖𝒅𝒆𝒓𝒔 [Askıya Alındı]
Fanfiction"Onu birçok isimle andılar evlat. Son nefesinde bile insanlar onun geçmişte yaptığı şeylerin karanlığa açılan bir kapı olduğunu mu, yoksa iyilik uğruna yapılmış bir fedakarlık mı olduğunu bir türlü anlamış değillerdi." ♒︎♒︎♒︎ "Atacağın her adımın bi...