Yorum yapmayanı ve oy vermeyenleri Voldi öpüyormuş.
İyi okumalar!
*Düzenlenmiştir.*
———————-
LumosAkıllıca bir seçim değildi. Kesinlikle akıllıca bir seçim değildi fakat merakıma yenik düşerek Şamarcı Söğüt'e girecektim. Yaptığım şeyin yüksek miktarda akılsızlık içerdiğinin farkındaydım. Fakat damarlarımda dolaşan adrenalin, adeta bu sefer temkinli olmak yerine cesur olmam gerektiğini söylüyordu.
Koyu kızıl asamı sıkı sıkı kavrayarak yavaş adımlarla ağaca doğru ilerliyordum. Anın verdiği stresten mi bilinmez, arkamda sanki birisi varmış gibi hissetmiştim. İstemsizce ürpermeme mani olamadım. Yavaşça kafamı çevirip etrafımı kontrol ettiğimde görünürde kimsecikler yoktu. Önüme döndüğüm vakit ise karşımdaki siluetle kendimi çığlık atmaktan alıkoyamamıştım.
"Merlin aşkına James Potter! Beni öldürmek mi istiyorsun?" Ani şaşkınlık ve korkuyla dizlerimin bağı çözülürken, elimi kalbimin üstünde gezdirerek kaşlarımı çatmıştım. Akılsız bir çocuk yüzünden az kalsın kalp krizi geçirecektim.
Kaşlarını çatarak sessiz olmam için işaret parmağını dudaklarının üstüne koyan James, kaşlarını çatarak fısıldamıştı. "Aklını mı kaçırdın Athanasia? Yasak saatte ve bu havada dışarıda ne işin var?"
Nefesimi düzenli bir hale getirebilirken tıpkı James gibi kaşlarımı çatmış ve fısıldamıştım. "Aynı soru senin içinde geçerli James, burada ne işin var?"
Yüzünde ne diyeceğini bilemez bir ifadeyle tereddüte kapılan kuzguni saçlı çocuk, ağzını araladığı sırada ikimizin de net bir şekilde işittiği uluma sesiyle yutkunmuştu. Elini uzatarak gözlerini Şamarcı Söğüt'ten ayırmadan mırıldanmıştı. "Hadi gidelim, burası oldukça tehlikeli bir hal alıyor." Eğer iliklerime kadar kış soğuğu yüzünden titremiyor olsaydım kendi başıma kalkmaya çalışırdım. Lakin şimdilik fazla bir seçeneğim olmadan James'in uzattığı elini yakalayarak beni kaldırmasına izin vermiştim.
Olduğumuz yerden hızlı adımlar atarak uzaklaştığımızda ustalıkla Hogwarts'a geri girmiştik. Duvarların içindeki sıcaklık damarlarımdaki kanın ısınmasına neden olurken ellerimi ovuşturdum. Derin bir nefes vererek kendime gelmeye çalışmıştım. Koridor boyunca ilerlediğimizde ellerinde asalarıyla sırtlarını duvara yaslayarak bekleyen Sirius ile Peter, arkadaşlarını gördükleri gibi hareketlenmişlerdi. "James ne yaptın onu görebildin m- burada ne işin var Göktürk?"
'Onu görebildin mi?' Sirius'un sorusuyla kaşlarım çatılırken başımı eğerek yüzüne bakmıştım. Gecenin bu vaktinde birisini arıyor olabilirlerdi. Bu da onların neden yasak saatte dışarıda olduklarını açıklardı. Eh şey, yasak saatte dışarı çıkmaları için birilerini aramalarına gerek yoktu tabii, burada söz konusu olan onlardı. "Aynı soru sizin içinde geçerli Sirius." O an kısaca gözlerimi onlarda gezdirdiğimde eksik olan kişiyi sormadan edememiştim. "Remus nerede?"
Bakışlarını kaçırarak boğazını temizleyen Sirius, kaçamak bir şekilde James'e bakarken cılız bir şekilde duyulan uluma sesi ile istemsizce kafamı arkaya doğru çevirmiştim. O an oradaki herkesin duyabileceği şekilde mırıldanmak, kesinlikle istemsizce yaptığım bir hareketti. "Kurt adam."
"Ş-Şey Remus uyuyor." Bay Peter Pettigrew'in sesini duymak açıkça benim için büyük bir onurdu. Bir sesi olduğunu öğrenmek benim için oldukça ilginçti, şaşırmıştım. Peter'ın söylediklerini Sirius ve James başlarıyla onayladıklarında uzunca iç geçirmiştim. En azından aralarından birisi mantıklı davranıp uyumayı tercih etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑳𝑼𝑴𝑶𝑺 | 𝒎𝒂𝒓𝒂𝒖𝒅𝒆𝒓𝒔 [Askıya Alındı]
أدب الهواة"Onu birçok isimle andılar evlat. Son nefesinde bile insanlar onun geçmişte yaptığı şeylerin karanlığa açılan bir kapı olduğunu mu, yoksa iyilik uğruna yapılmış bir fedakarlık mı olduğunu bir türlü anlamış değillerdi." ♒︎♒︎♒︎ "Atacağın her adımın bi...