🍂Hogwarts Expressi🍂

2.6K 219 106
                                    

Oy verip yorum yapanlar rüyasında Hogwarts'a yolculuk yapıyormuş :O

İyi okumalar/*

*Düzenlenmiştir*
—————
Lumos

- 1 Eylül 1971-

Sabah erken saatlerde kalkmayı, pencereye yaslanarak güneşin doğuşunu izlemeyi severdim. Elbette bulutların pembe ve turuncu tonlarına bürünmesini izlemeden önce belirli bir süre uyur, günlük enerjimi alarak keyifle bu manzaranın tadını çıkarırdım. Fakat bugün güneşin doğuşunu izlemeyi düşünmek bir yana, gözüme bir gram dahi uyku girmemişti. Uyuyamamıştım. Gözlerimin kızardığını ve yüzümün darmadağınık olduğunu fark etmeme rağmen, gözlerimi bir dakikalığına bile kapatamamıştım.

Elbette bu uykusuz gecenin nedeni uyumayı bile unutmamı sağlayan heyecanımdan kaynaklanıyordu. En sonunda aylardır hayalini kurup geceleri kendimi düşüncelerde kaybettiğim yere, yani Hogwarts'a gidecektim. Yedi yıllık maceramın ilk anlarını yaşayacak, ilk defa hiç görmediğim kadar büyücü ve cadıyla bir arada olacaktım. Nefes kesiciydi.

Uykusuz geçen gecemin ardından ne ara yatağımdan kalktığım, ne ara kahvaltımı yapıp hazırlandığım kocaman bir belirsizlikten ibaretti. Malzemelerimi ve bavullarımı altıncı kere, sanki her bakışımda bir şeyleri unutuyormuş hissiyatına yenik düşerek kontrol ediyor ve en sonunda olduğum yerde dönüp duruyordum. Üstümdeki beyaz gömleği sürekli sanki kirliymiş gibi silkeliyor, gözlüklerimi cebimden ayırmadığım mendille devamlı temizliyordum.

Tabi ki bu durum annem en sonunda beni azarlayarak koltuğa oturttuğu zaman son bulsa da, şimdi de bacaklarımı sallayarak onun kızgın bakışlarını üzerime çekiyordum. Babamın işi nedeniyle beni uğurlamayacak olması benim için biraz moral bozucu olmuştu. Sabah kahvaltı esnasında alnıma içten bir öpücük kondurarak "Git ve herkesin canını oku." demesi, az biraz keyfimi yerine getirmişti. Her ne kadar ona bir süre dargın kalacak olsam da, yazacağım ilk mektupla bütün dargınlığımın uçup gideceğini çok iyi biliyordum.

Stresimden kaynaklı duvar saatinin tik takları bir süre sonra rahatsız edici bir şekilde kafamın içinde yankılanmaya başlamıştı. Trenin kalkış saatine bir saatten az kaldığını fark ederek yanaklarımı şişirmiş ve mutfakta bir şeyler hazırlayan anneme hitaben konuşmuştum. "Ne zaman gideceğiz? Ya treni kaçırırsam? Ya tam biz istasyona giriş yaptığımız gibi tren giderse-"

"Oraya gitmemiz iki saniye sürecek minik kurabiyem, merak etme treni kaçırmayacaksın." Annem mutfak kapısının eşiğinde görünüp elini sallarken, sözümün bölünmesiyle iç geçirmiştim. İki saniye bile şu an benim için büyük önem arz ediyordu.

Koltuktan kalkarak içimdeki endişeyi son kere bastırmak adına bavullarıma kısaca bir göz atmıştım. Kafesinde sessizce yatarak zümrüt gözleriyle beni seyreden siyah kedim Mensis, ona yaklaşmamla başını kaldırıp sessizce mırıldanmıştı. Kısa süre içerisinde birbirimize alışmış olmamız çok güzeldi.

Annem elindeki kese kağıtlarını ve hurçları açıkta duran bir çantanın içine özenle yerleştirirken, nedensizce gelen ürpertiye karşın cebimde duran asamı yoklamıştım. Diagon Yolu'na gittiğimiz günden beri ne zaman asamdan ayrılsam kendimi eksik hissediyordum. Asama her dokunduğumda içime akan güç beni kendimi güvende hissettiriyordu. Neredeyse asanın da bir ruhu olduğunu düşünecek hale gelmiştim.

"Bir bakalım, kitaplar, giysiler, kazanın, şişelerin, Mensis ve sen. Evet eksik bir şey yokmuş gibi gözüküyor," Mavi gözleri hafif hüzünle parıldayan annem son olarak eliyle daha yeni kapattığı ufak çantayı göstermişti. "Yolda yemeniz için biraz hamur işi ve sarma koydum. Canınız tatlı çekerse kendinize çikolatalı kurbağalardan alabilirsiniz- onlar çok lezzetlidir."

𝑳𝑼𝑴𝑶𝑺 | 𝒎𝒂𝒓𝒂𝒖𝒅𝒆𝒓𝒔 [Askıya Alındı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin