who do you love?

599 62 64
                                    

Geciktiğim için üzgünüm. Bölümü kaç defa yazıp yazıp sildim, ben de anlamadım pek bir şey sopdjaspıh Duygu ve olayın dozunu tutturmak biraz zor oluyor. Ama bir iki bölüm biraz böyle gidecek çünkü bir şeylerin açığa kavuşması lazım artık, değil mi? Kasey karakterimiz bu bölümde, Shane karakterimiz de -belki- sonrakinde biraz parlasın bakalım. Bu insanlar boru mu yahu???

Multiye wdyl'ın en güzel versiyonunu bırakıyorum. İzleyin de Calum ile Luke'un gülümsediği yerde yumuş yumuş olun benim gibi.

Yorumlarınızı görmek isterim. İyi okumalar!

*

Fleur

Dışarıdan gelen seslerle gözlerimi araladığımda bir an bulunduğum konumu anlamlandırmaya çalıştım. Oturur pozisyonda uyumak hiç bana göre değildi ama görünen o ki Ashton'ın yatağında, ellerim onun saçlarında rahatça uyuyakalmıştım. O da konumundan pek rahatsız görünmüyordu. Yanağını bacağıma yaslamıştı, kollarından biri de rastgele de dizimin üstünde duruyordu. Hafifçe gülümsesem de gürültünün netleşmesiyle gerçeklik yüzüme çarpmış ve yüzümdeki tebessüm donmuştu.

"Bana neden haber vermediniz anlamıyorum. Telefonlarımı açmadığında ne kadar korktum haberiniz var mı? Hasta olduğunda sevgilimle ben ilgilenmeyeceksem kim ilgilenecek?"

Hala tam uyanamamış beynimin acilen bu yataktan kalkmamı anlaması maalesef çok geç olmuştu. Ashton da seslerle gözlerini araladığı dakika Kasey içeri girmiş, benimle göz göze gelmiş ve uzun bir sessizliğin başlangıcına yol açmıştı. Kasey'in arkasından giren Michael ve Luke gülmemek için zor durur şekilde bizi izliyorlardı, kavga bekledikleri kesindi. Ashton gözlerime öylece bakıp uyku mahmurluğuyla kafasını yavaşça bacaklarımdan kaldırdığında ben de hiçbir şey demeden yataktan kalktım. Kasey kalkmam üzerine üstümdeki sweati görmüş, gözlerini yumup derin bir nefes aldıktan sonra -bariz bir şekilde sakinleşmeye çalıştığını belli ediyordu ama zerre umrumda değildi- "İyi misin?" diyerek çantasını bırakıp Ashton'ın yanına ilerlemişti. Şefkatli mi görünüyordu yoksa sinirini mi saklamaya çalışıyordu tam anlayamamıştım. Ancak bana kızma hakkı yoktu çünkü yedi yıldır her zaman onlardan biri hasta olduğunda yanlarında olurdum. Lisede, annelerinin yanındalarken bile. Alıştığımız bir şeydi ve bunu kimse için bozacak değildim.

Dün gece, Ashton bacaklarımda uyuyakaldıktan sonra saçlarında gezinen ellerim titremeye başlayana ve bu eylem kalbimi ağrıtmaya başlayana kadar öylece onu izlemiştim. Ondan vazgeçmek istediğim her anda bir şey oluyordu ve kendimi yine onunla buluyordum. Üç yıl içinde sayamadığım kadar vazgeçme kararı almıştım. Ama bir yanım da istemiyordu işte. Zaman zaman acıtsa da onu sevmek yaşadığımın kanıtıydı sanki. Bu çemberin içinde dönüp durmaktan sıkılmaya başlamıştım. Ben de başını nazikçe yastığa yerleştirip eve gitmek ve tavanı izlemek için hazırlanırken bir şeyler mırıldandığını duymuştum. Asla anlaşılmıyordu ancak iyi olmadığını görebiliyordum. Dudaklarımı alnına bastırdığımda neredeyse havale geçirecek kadar yandığını fark edip endişeyle çocuklara haber vermiştim. Acile gitmemiz için uyanması gerekiyordu ancak Ashton katiyen gözlerini açmıyordu, bu yüzden neredeyse ağlayacaktım. Hayatımda hiç kimse için o kadar endişelendiğimi hatırlamıyordum. Calum ve Luke onu zar zor kaldırıp soğuk bir duşla biraz da olsa kendine gelmesini sağlamışlardı neyse ki. Sadece bir günde nasıl bu kadar hasta olmayı başarabildiğini gerçekten merak ediyordum. Ateşi biraz düştükten sonra bir daha ilaç almıştı ve tekrar bacaklarımda uyuyana kadar bana birçok şey anlatmıştı. Beni özlediğini, Shane'in bana mesaj atmayı kesmesini yoksa onu döveceğini, eskisinden daha az takıldığımızı ve beni kaybetmek istemediğini... Bunları söylediğinin farkında bile olmadığına emindim ancak mırıltılar içinde konuşurken öyle samimi gelmişti ki gözüme... Zihninin en duru haliyle karşımdaydı ve ne yapacağımı bilememiştim. Zaten cevap beklemeden kendiliğinden uyuyakalmıştı.

Why Won't You Love MeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin