Her zaman şunları bir tur ciddi sarhoş etmek istemiştim, sonunda oldu skhdsuohfo Bir taraftan Lie To Me, bir taraftan Why Won't You Love Me'yi yazıyorlar soft oluyorum. Diğer bölüme hemen başlamayı düşünüyorum ama bence sadece düşüncede kalacak sdkljfukwh Oy ve yorumlarınız benim için gerçekten çok önemli, biliyorsunuz. Üçüncü ve son kez Live Before Die için sızlanıp gidiyorum.
Umarım beğenirsiniz, iyi okumalar!
*
Ashton
Tezahüratlar arasında kahkaha atarken Fleur ile birbirimize bakıp bir shot daha attık. Tuzu yalayıp limonu emerken gülmekten artık tat alma yeteneğimizi bile kaybetmiştik. İlk başlarda tekilanın tadına yüzümüzü buruştururken şimdi öylece içiyorduk.
"Ashton önde!" Will'in neşeli sesini duyduğumda gülerek Fleur'a dil çıkardım. Orta parmak çekip hıçkırdığında ikimize de başka bir gülme krizi gelmişti. Onlarca genci lüks bir restoranda yemeğe göndermek kadar saçma bir şey yoktu. Ücreti yapım şirketi ödeyeceğinden doya doya yemiş, hepimizin ilk işleri olduğundan bir tur ağlamış ancak sonra kendimizi içimizdeki particilerden birinin bugün için kapattığı barda bulmuştuk. Kim olduğunu bile hatırlamıyordum. Buraya geldikten sonraysa... iki ayın acısını çıkarırcasına eğlenmeye başlamıştık. Çılgınlar gibi dans etmiş, aptal oyunlar oynamış, en son da Hannah'nın ortaya attığı iddia üzerine shot yarışına girmiş, herkes teker teker elense de Fleur ile ben pes etmemiştik. Tam yeni shotlar isteyecektik ki, Michael "Başrollerimiz galadan önce ölmeden bitirseniz mi şu yarışı?" diye seslenerek engel olmuştu.
"Ruhun yaşlanmış senin!" diye ona bağırarak karşılık veren Fleur'a öpücük atıp tekrar sevgilisiyle tatlı sohbetine döndü. Hanımcı olup çıkmıştı başımıza. Ben de artık başımın dönmeye başladığını hissedebiliyordum, bu yüzden bırakma kararını onaylamıştım. Fleur bir ton homurdanarak bir kokteyl sipariş ettikten sonra birkaç cipsi ağzına atarken bana döndü.
"Bu kimin?" Gözümdeki turuncu gözlüğü çıkarıp kendine takarken sorduğu soruyla gözlerimi kısıp düşünmeye başladım. Elimi kafama atıp oradaki şeyi çıkardığımda aynı renk bir şapka taktığımı da fark etmiştim. Düşüncelerim sonucunda hiçbir yere varamayarak "Bilmiyorum." dediğimde kahkaha atıp barmenin uzattığı kokteyli aldı. Michael sabah edit ekibiyle çalışmaya döneceği için çok içemiyordu, biz de ona güvenip iyice salmıştık. Muhtemelen yarın manyak bir baş ağrısıyla uyanacaktık. Sahnede diğerleriyle dans eden Ashley gelip Fleur'u kendine çektiğinde gülerek ikisinin dansını izledim. Saçlarının her hareketinde sallanışını, kahkahalarıyla çevreye saldığı ışıltıyı inceledim bir süre. Şu an gidip onu kolundan tutmak ve gülüşünden öpmek istiyordum. Üzerinde hala son sahnede giydiği deri şort ve büstiyer varken fazlasıyla çekici görünüyordu zaten.
Bugün teknik olarak Ajan Irwin'e olsa da bana söyledikleri aklıma gelince bir iç çektim. Yıllarca burnumun dibinde beni sevdiğini bağırırken dolan gözleri, cümlelerin bize sağladığı o uyum... Çok gerçekçiydi her şey. Sanki konuşan Ajan Vincent değil de benim Fleur'umdu. Aynı diğerlerinin de dediği gibi, neredeyse gerçek olduğuna inandırmıştım kendimi. Onun da aramızdaki çekimden etkilendiğini her zaman biliyordum, hatta dans edişimizden sonra dudaklarına kondurduğum küçük öpücüğün ardından ikimizin de yaşadığı tuhaf anlar yüzünden beni sevdiğini bile düşünmüştüm. Ancak her şey Shane'in attığı mesaja kahkahayla cevap verdiğinde silinip gidiyordu sanki. Ondan da hoşlanıyor gibi görünüyordu ve ben bütün hissettiklerimi kendi kafamda kurduğuma emin olmak üzereydim.
"Neden öyle bakıyorsun?" Dans etmekten kızarmış yüzüyle yanıma gelince kaşlarını kaldırıp bana bakana kadar yanağımı az önce bitirdiğim kokteyllerden birine ait bardağa yaslamış, yüzümde bir tebessümle onu izlediğimi fark etmemiştim bile. O bıraktığı kokteylini içmeye devam ederken konumumu bozmadan "Nasıl bakıyorum?" diye sordum. Barmene aynısından istediğime dair küçük bir işaret yapmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Why Won't You Love Me
FanficNeden beni sevmiyorsun? Birlikte ikimiz yalnızız. Diğer taraftan çok çaresiziz. Öyleyse neden beni sevmiyorsun?