Geçiş bölümü alarmı. Öpüşme sahnesine şak diye geçmek istemedim de sıohdoıusah Bu biraz daha arkadaşlık ağırlıklı bir bölüm oldu. Sonraki bölümde bol bol Ashton olur artık. Yurtta, sevmediğim oda arkadaşıma sinirliyken yazdım bu bölümü. Ah ahhh, bu hikayeye son bölüm yüklediğimde evimdeydim be... Sizler yorum yaparken ben biraz da şu köşeye doğru ağlayayım.
Bu arada multide Fleur'u görüyoruz. Boşuna övmüyorum kaç bölümdür, kız güzel. Josephine Skriver kendisi.
İyi okumalar!
*
Başlayan gemi çekimleri sonrasında bulduğumuz tek boşluğu da tanıtım röportajına harcamıştık. Önde filmin yüzlerini oluşturan Ashton ve ben; arkada da yapı taşını oluşturan Denise, Michael ve yapımcımız Sally oturuyordu. Bütün Amerika'nın izlediği programlardan birinde olmasak da bizi fazlasıyla kişinin tanımasına yönelik bir program olacaktı. Bu yüzden heyecanlı ve gergin bir şekilde atlatmıştım. Sunucumuz Lilly'nin de Ashton ve bana yönelik aşk şakaları pek yardımcı olmamıştı. Ama zaten Matthew ve Lea böyle olacağını söylemişti. Bizi filmin reklamı olarak kullanacaklardı.
Programın bitişiyle yorgun bir nefes bırakıp diğerleri gibi toplanmaya başladım. Bugünden sonra bir gün tatilimiz vardı. İyice dinlenip o muazzam sahneyi çekecektik. Ashton'ın iki gün sonra beni öpeceğini düşünmek şu anlık sadece tedirgin hissettiriyordu. Bir haftadır ona olan aşkımı daha geri plana atmış, kendimi ve arkadaşlığımızı daha çok önemsemeye başlamıştım.
Yıllar önce, sarhoş olup aşık olduğum biri olduğunu belli ettiğim gecenin sabahında Amanda benimle kalıyordu. "Tam bir yıkığım." diye sızlanmıştım uyanıp mahvolmuş halimi gördükten sonra. Hiç alışık olmadığım bir kılıktaydım. Saçım başım dağılmıştı, makyajım akmıştı. Ben lisede bile insanların imrendiği o güçlü kızken bir aşk mı beni o hale getirmişti? Amanda da saçlarımı düzeltirken şöyle demişti: "Eğer aşkını reddeder ve içselleştirmezsen yıkık olmazsın. Sen bir adama duyduğun sevgiden ibaret değilsin." O gün bunun farkında olduğumu ve elimden bir şey gelmediğini söylemiştim ama artık aşabilecek kadar güçlü hissediyordum. Ashton her zaman sadece arkadaşım olarak kalacaktı ve ben yapabildiğim en kısa sürede ona olan aşkımın üstesinden gelecektim. Şimdilik tamamen vazgeçmeye çalışmıyordum çünkü onunla aynı filmde oynayıp böyle sahneler çekerken nasıl yapabilirdim ki? Yine de eskisi gibi küçük bir hareketle parçalanacak gibi hissetmiyordum, filmdeki Fleur'un karakteri bana da işlemişti sanki. Adım adım gidiyordum.
"Fleur, baksana!" Ashton'ın ceketinin ucundan tutup arkasından düşünceli bir şekilde kulise gittiğim sırada Lilly'nin seslenmesiyle ikimiz de durup aynı anda ona döndük. Bu tuhaf ana güldükten sonra dikkatimi Lilly'e ve yanındaki tanımadığım adama verdim.
"Buyrun?"
Adam "Ben Calvin Norton. Modacıyım." diyerek elini uzattığında şaşırdığımı belli etmeden elini sıkarak "Fleur Vincent." dedim. Samimi bir şekilde gülümsemişti.
"Harika görünüyorsun bu arada." Siyah bir etek üstüne leopar desenli göbeğimde bağladığım bir gömlek giymiştim. Fiziğimi oldukça öne çıkaran bir seçimdi. Ashton'ın sert bir ifadeyle Calvin'i incelediğini görünce kahkaha atacaktım.
"Teşekkür ederim." dedim Calvin'in enerjisine uygun bir tavırda gülümseyerek.
"Lilly benim çok yakın arkadaşımdır. Onu ziyarete gelmiştim ki seni gördüm ve böyle güzel bir fiziğin benim kıyafetlerimi taşımasından çok mutlu olacağımı düşündüm." Aniden söylemesiyle bu sefer ağzımın aralanmasına engel olamamıştım.
"Ne?" Ashton'ın şaşkınlığı benimkinden kısa sürmüştü. Calvin dönüp onu da inceledikten sonra genişçe gülümsedi. "Hatta arkadaşıma ulaşırım ve ikinizi dergisinin çekimlerine alırız. Harika olur."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Why Won't You Love Me
FanficNeden beni sevmiyorsun? Birlikte ikimiz yalnızız. Diğer taraftan çok çaresiziz. Öyleyse neden beni sevmiyorsun?