Ben anlamadım bu bölümün ne olduğunu ama olsun, yayınlıyorum belki siz anlarsınız ckaşdkqşdo Filmi nasıl anlatacağım konusunda kafam biraz karışık, yansıtmamaya çalışsam da kesin belli oluyordur. Yorumlarınızı bekliyorum.
Okumak isterseniz profilimde tek bölümlük Michael fici var.
İyi okumalar!
*
"Eee, randevun nasıl geçti?" diye sordu Ashton kıvırcıkları daha ciddi bir ajan olarak gözükmesi için düzleştirilirken. Son zamanlarda kendisi de hep düzleştirdiği için buna alışkın olsam da o güzel kıvırcıklara haksızlık ettiklerini düşünüyordum. İçten içe saçlarının o halini ne kadar özlediğimi düşünürken dıştan sadece atarlı davranmayı seçtim.
"Bilmem, sen anlat. Dışarıdan nasıl görünüyordu?" Sert karşılığım üzerine şaşırdığının farkındaydım. Ben de şaşırmıştım ama bu tavrımı dengesizliklerinin beni yormasına bağlıyordum. Neden dün bizi izlemişti? Neden Shane ile yakınlaştığım her saniye gözü benim üzerimde oluyordu? Beynim umutlanmak istemese de kalbim benden bağımsız gibiydi.
"Doğruyu söylemek gerekirse dışarıdan baya eğleniyor gibi görüyordun. Sonra sana bir şey dedi ve yüz ifaden tamamen değişti. Dehşete düşmüştün sanki. Hoşuna gitmeyen bir şey mi oldu?"
Benim aksime yumuşak bir sesle konuşmuştu. Ashton her zaman korumacı bir tavır içinde olduğundan bu sorusunu normal bulmuştum. Benim kendimi koruyabileceğimi de bilirdi tabii. Hatta ona bizzat bir dövüş dersinde göstermiştim. Ama bu aralar, aramızın biraz soğuduğunun farkındaydı ve beni tekrar yaklaştırmak için hayatımdaki ayrıntılarla ilgilenmeye çalışıyordu. Onu bunu bilecek kadar uzun süredir tanıyordum.
"Hayır. Her şey yolunda." diyerek geçiştirmeye çalıştım. Sonuçta 'Senden hoşlandığımı anlayıp beni bundan kurtarabileceğinden bahsetti' diyemezdim. Ashley saçımı yukarıdan sıkı bir at kuyruğu yaparken ikimiz de sessiz kaldık.
"İkinci bir randevu olacak mı?" diye sordu bir süre sonra. Cevabını ben de bilmediğim için bir iç çektim. Hoşlanmadığım biriyle randevuya çıkmak benlik bir hareket değildi, kimseye gereksiz yere umut vermezdim çünkü umutların yıkıldığında yaşadığın acının nasıl olduğunu bilirdim. Ama Shane konusunda gerçekten kararsızdım. Her açıdan kusursuz biriydi ve gerçekten benim kurtuluşum olabilirdi. Ashton'ı artık aşmam gerekiyordu, üç koca yıl olmuştu. Ki gerçekten düşününce lisede de ona karşı bir zaafım olduğunun farkındaydım. Yani bu sevgi neredeyse yedi yıl önceye dayanıyordu ve artık yormaya başlamıştı. Ama bir yanım da hiç istemiyordu. Ashton'a karşı hissettiğim şeyleri başka birine de hissedebileceğim ihtimali bile ödümü koparıyordu. Onun kalbimdeki yerinden memnundum, orayı çok güzel süslüyordu ve başka bir kişi onun kadar iyi hissettirmeyecekti. Ashton ben hastayken bana bakmış biriydi. Veya herkes uyuyakaldığında benimle filmi izlemeye devam ederdi. Mutfağıma girmesine izin verdiğim tek kişiydi. Birlikte kahkahalar içinde yemek hazırlardık veya ne bileyim, onunla oturup sadece gökyüzünü bile izlerdik. Ashton benim yalnızca sevdiğim adam değil aynı zamanda en yakın arkadaşımdı ve bu onu daha özel kılıyordu. Shane'i veya bir başkasını asla onun yerine koyamayacak olmamın sebebi de buydu zaten.
"Bu kadar düşündüğüne göre olmayacak?" Neden sadece saç ve makyajımız hemen bitmiyordu ki? Sahneyi çekip evime gitmek ve yalnız kalmak istiyordum. Ashton etrafımdayken ona olan sevgimi düşünmek beni berbat hissettiriyordu. Bir insana bakıp dünyanızı görüyorsanız ama siz onun için öyle değilseniz... bu zordu.
"Neden bu kadar merak ediyorsun?" diye şikayet edercesine konuştum. Kafamı karıştırmaktan başka bir işe yaramıyordu.
"Liseden beri kabul ettiğin ilk randevuydu." diye mırıldandı kısa bir sessizlikten sonra. Bu sırada Hannah onun işinin bittiğini söyleyip geri çekilmişti. Ashley de bana fırçayla bir şeyler yaparken burnumu kırıştırdım, bu şartlarda nasıl ciddi bir konuşma yapabilirdik ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Why Won't You Love Me
FanficNeden beni sevmiyorsun? Birlikte ikimiz yalnızız. Diğer taraftan çok çaresiziz. Öyleyse neden beni sevmiyorsun?