Bölüm 1: Fırtınanın Ortasındayım

5K 144 33
                                    

"Batabileceğim kadar batmıştım artık dibe..."

 Üzerimdeki montun fermuarını boğazıma kadar çekip omzumdaki sırt çantamı düzelttim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Üzerimdeki montun fermuarını boğazıma kadar çekip omzumdaki sırt çantamı düzelttim. Her zamanki can sıkıcı okul formam üzerimde normal duruyordu. Sabahın yedi buçuğu olduğu için baya bir uykusuzdum ve şu an sırf okula gitmek için görünüşüme özen gösterecek durumda değildim.

Odamın ışığını söndürüp mutfağa ilerledim. Babam ve Hande kahvaltılarını bitirmek üzereydiler. Sabahları erken saatlerde kahvaltı yapmayı pek sevmediğimden genellikle beni beklemezler.

"Günaydın!" Babamın enerjik sesine karşı benim uykulu sesim daha kısık çıkmıştı. "Günaydın." diyerek karşılık verdikten sonra Handeyle bakışmadık bile. "Ben okula, oradan da işe gidiyorum. Akşam geç kalabilirim." Babam sadece "Dikkat et kendine." demekle yetinirken başımla onu onaylayıp mutfaktan çıktım.

Kapıyı açıp ayakkabılarımı giyerken abimin odasından çıktığını gördüm. O da beni fark edince gülümseyerek saçlarımı karıştırdı. Bunu gerçekten hep yapıyordu ve ben her seferinde saçlarımı düzeltmek zorunda kalıyorum.

" Günaydın, suratsız. Hayırdır, ne oldu yine?"

Gülerek "Okul var." dedim. "Bundan daha kötü ne olabilir?" Aynı şekilde o da gülerken "Dersler nasıl gidiyor?" diye sordu. Gayet ciddi bir ifadeyle "Gitmiyor." dediğimde güldü. "Sen okula gitmiyor musun ya?"

Sırıtırken "İlk iki ders boyunca hoca yok." dedi. Bir tek bizim okulun hocaları mı hiç izinli olmuyordu acaba? Abimin dersleri hep boş oluyordu.

" Neyse, okula geç kalacağım. Görüşürüz..." diyerek merdivenleri hızlı adımlarla indim. Dışarı çıktığımda soğuk havayla karşılaştığım için irkildim. Daha Mart ayının başlarında olmamıza rağmen hafif bir kar yağışı ve sis vardı. Mart ayında kar yağan tek yer burasıydı galiba. Bugün hava bile bir değişikti...

Bu arada kendimi tanıtmadım, Ben Deniz. Henüz on yedi yaşına yeni girmiş olmama rağmen lise son sınıf öğrencisiyim ve Ankara'da yaşıyorum. Annem, ben beş yaşındayken kansere yakalandı ve öldü. Bunu anlatmak artık eskisi kadar canımı yakmıyordu, alışmıştım galiba.

Hande, babamın ikinci evliliği ve evlilikleri de çok ani oldu aslında. Annemin ölümünden henüz bir yıl kadar bile zaman geçmeden nişanlanmışlardı. Üvey anne-kız ilişkisinden dolayı mıdır bilmemem ama onunla tanıştığımız ilk günden beri pek iyi anlaşamıyoruz ve birbirimizden az çekmedik.

Her ne kadar dışarıdan sanki babamın başka birisiyle evlenmesine kızmış gibi dursam da kızdığım şey evlenmesi değil, böyle bir kadınla evlenmesiydi. Benimle olduğu gibi abimle de pek anlaşamıyordu. Tek düşündüğü kendiydi, hatta babamla parası için evlenmiş bile olabilirdi. Oldu, Deniz. Biraz daha abart istersen...

İç sesimi umursamayıp montuma daha da sarılarak yürümeye devam ettim. Havanın pek aydınlık olmayışı içime kurt düşürdü. Uzun zamandır hava aydınlık oluyordu ama kış aylarından yeni çıktığımız için şu son bir haftadır neredeyse zifiri karanlıkta gidiyorduk okula.

FIRTINAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin