"Eğer zor durumda kalırsan başını kaldır ve bulutlara bak. Onlar sana doğruyu gösterir..."
1 Hafta Sonra...
Telefonumu kapatıp cebime koydum. Bu akşam gidiyordum... Bir hafta boyunca eğlenmek dışında hiçbir şey yapmadım. Derslerimi çalışmadım, üzülmedim, Selim'in aramalarına cevap vermedim, onu düşünmedim bile. Sadece eğlendim... Ezgiyle alışverişler yaptım, Uğurla dans ederek kahvaltı hazırladım, Çetinle tekrar tekrar iddiaya girip bir sürü film izledim, sonra her gece çatıya çıkıp oyunlar oynadık ve dilek tuttuk. Ezgi bu yaz düzenlenecek yüzyüzeyken konuşuruz konserine gitmeyi, Çetin unutulmaz biri olmayı, Uğur Konservatuvarı kazanabilmeyi ben de bulutlara çıkabilmeyi diledim. Evet, dilediğim çok saçmaydı ama çocukluğumdan beri bütün doğum günlerimde aynı şeyi dilerdim, şimdi de onu dilemek istedim. İnanamazsınız ama Çetinle oyunu kazanacağım üzerine bile iddiaya girdik. Ezgiyle Bihter ve Firdevs Hanım makyajı yaptığımız günler bile olmuştu. Sonra Uğur'a zorla tavşan kostümü giydirip dans ettirmiştik.
Selimi bir haftadır ne aradım ne de düşündüm. Aklıma bile gelmemişti. Ama şimdi... Şimdi Selimle konuşmamı sonlandırmıştım. Bugün sabaha karşı Erdem amcanın yollayacağı arabayla gidecektim. Saat şuan altıydı ve bugün uyumayacaktım, son on iki saatimi iyi değerlendirmeliydim.
Merdivenlerden indiğimde herkesin salonda oturduğunu gördüm. Derin bir nefes alıp salona ilerledim. "Sabaha karşı gidiyorum, her şey için teşekkür ederim." dediğimde sessizliğin yerini gergin bir ortam almıştı. "Yaaa... Ben nasıl ayrı kalacağım senden şimdi?" Ezgi suratını asıp yanıma geldi. Bana sarılırken ben de ona karşılık verdim. Ayrıldığımızda Uğur da üzgün görünüyordu. "Şşt, moral bozmak yok ya... Sadece bir kaç günlüğüne bir enkazın altına tatile gidiyorum diyebiliriz." dediğimde gülüştük.
"Gençler hazır hava güzelken bahçeye çıksanıza siz." Esma teyzenin fikrini Ezgi büyük bir heyecanla onaylarken bir anda kendimizi bahçede bulmuştuk. Evin gerçekten de çok büyük ve güzel bir bahçesi vardı. Ezgi bahçede etrafına baktığında hayal kırıklığına uğramış gibiydi.
"E bu eşyalar tozlu. Bunları yıkamamız lazım." diyerek tozlu bahçe sandalyelerini gösterdi ve yerdeki hortumu eline aldı. "Şöyle yapıyoruz; Uğur bunları yıkıyor, sen şu bezle bunları kuruluyorsun, abim ve ben de büyük masayı temizliyoruz." dediğinde başımı sallayıp az önce gösterdiği yerden mavi bir bezi elime aldım.
Ezgi hortumu vermek için Uğur'u aradığında ortalıkta Uğur yoktu. Etrafımıza bakarken Uğur koşarak evden elinde küçük bir radyoyla geldiğinde elindeki radyoda Sezen Aksu çalıyordu. "Delisin sen." diyerek Ezgi Uğur'un eline hortumu tutuşturduğunda Uğur sırıtarak radyoyu ıslanmayacak bir kenara koydu. Çimlerin üzerinde sekerek musluğu açtı ve yanıma geldi.
Sanırım hortumu Uğur'un eline vermekle hata yapmıştık. Çünkü Uğur, elindeki hortumu sallayarak radyodan gelen Sezen Aksu'nun sesine katılıyordu. "Haydi gel benimle ol, oturup yıldızlardan bakalım dünyadaki neslimize..." Sezen Aksu'ya eşlik ederken de her yer ıslatmayı da unutmuyordu. Daha şimdiden ıslanmadık yerim kalmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FIRTINA
Mystery / ThrillerKafamı camdan çıkarıp gökyüzüne doğru baktım. Fırtına yüzünden kar taneleri gözümün önünden film şeridi gibi geçerken derin bir nefes aldım. Kim bilebilirdi ki bir su damlasının aylar sonra bir fırtınada kar tanesi olarak düşeceğini? Bir insanın ha...