"Tüm parçalar yerine oturduğunda belli olacak, bu savaşı kimin kazanacağı..."
6 Hafta Sonra...
Odamın kapısının kapanma sesini duyduğumda gözlerimi araladım. Ardından uzun zamandır kapımın önünde bekleyen Erdem amcanın sesini duydum. "Durumu nasıl?" Durumum nasıl? Hâlâ yaşıyordum galiba... Ya da sadece bedenen yaşıyordum, bilmiyorum. Yanıma geldiğinden beri uyuduğumu zanneden doktorun "Bir doz daha sakinleştirici verdim, şuan uyuyor." dediğini duydum. Hayır uyumuyordum, sadece sen öyle zannediyordun.
Başımı kaldırıp bir kolumdaki seruma bir de yatağın başındaki serum şişesine baktım. Bunun kaçıncı şişe olduğunu bile bilmiyordum. Altı hafta boyunca yatağımdan çıkmamıştım. Çığlık attığımı hatırlıyordum. Çok fazla hem de... Saatler boyunca 'Baba!' diyerek bağırdığımı, insanların beni sakinleştirmeye çalıştıkça çırpındığımı, yerde saatlerce ağladığımı...
Daha sonra sakinleştiriciyle beni uyutmalarını, saatler sonra o alevleri kabuslarımda görmem ve çığlık çığlığa uyanmalarım, her uyandığımda küçük bir çocuk gibi babamı aramalarım ve ardından kalan babamı bulamamanın hüznü...
Ardından tekrar uyuttular, tekrar uyandım, tekrar uyuttular, tekrar uyandım ve tekrar uyuttular... Bu süre bu şekilde iki günü bulana kadar devam etti. İki gündür sadece su içip Ezgi'nin zoruyla yemek yedim, odamdan çıkmadım, yatağımdan ayrılmadım. Sadece bir ruh gibi geçirdim iki günümü, geri kalan günlerde ise yine yatağımdan çıkmayarak geçti. Serumlar üç günde bir verilmeye başlamıştı, ağlama krizlerinin yerini sessizce ağlamalar aldı. Cenaze töreni yapılmıştı... Orada da ruhtan bir farkım yoktu; ağlayarak gittim, orada da ağladım ve ağlayarak döndüm.
Ben o gün o lunaparkın içinde sadece babamı kaybetmedim. Ben o gün dönen atlıkarıncaların önünde çocukluğumu kaybettim... Hiç bilmediğim birisi nedensizce babamla birlikte içimdeki çocuğu da almıştı. Bir insan çocukluğu olmadan olmazdı. Bizi yetişkin yapan şey de çocukluğumuz değil midir zaten?
Çocukluğumuzda yaptığımız hatalardan ders çıkarırdık hep, çocukluğumuzdaki anılarla mutlu olurduk, çocukluğumuzdaki korkularımızı yenerek cesaretlenirdik, çocukluğumuzdaki üzücü anılarla üzülürdük, çocukluğumuzda oynadığımız oyunları hiç bir zaman sevmeyi bırakamayız. Bizi biz yapan şeydir çocukluğumuz.
Benim artık güzel anılarım yoktu, ders çıkarabileceğim hatalarım da yoktu, cesaretlenebileceğim korkularım da yoktu, sevmeyi hiç bir zaman bırakamayacağım oyunlarım da yoktu.
Kapımın tıklatılmasını duymazdan gelerek yerimde doğruldum ve sırtımı yatak başlığına yasladım. Kapı tekrar tıklatıldı, yine cevap vermedim. Benim varlığımı unutsunlar istiyordum. Ardından kapı açıldı ve Ezgi yavaşça içeri girdi, uyumadığımı anlamış gibi duruyordu. Kapıyı kapatmasını beklerken peşinden Uğur girdi ve onun peşinden de Çetin. Çetin kapıyı kapatırken sadece boş gözlerle yanıma oturan Ezgi'ye bakıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FIRTINA
Mystery / ThrillerKafamı camdan çıkarıp gökyüzüne doğru baktım. Fırtına yüzünden kar taneleri gözümün önünden film şeridi gibi geçerken derin bir nefes aldım. Kim bilebilirdi ki bir su damlasının aylar sonra bir fırtınada kar tanesi olarak düşeceğini? Bir insanın ha...