BÖLÜM 24

63.2K 2.9K 1.6K
                                    

Çiçek ÖNCÜ

Elimde artık soğumaya yüz tutmuş olan kahvemden bir yudum daha alırken sokak ışıklarının aydınlattığı sokağı izlemeye devam ettim.

Elimde artık soğumaya yüz tutmuş olan kahvemden bir yudum daha alırken sokak ışıklarının aydınlattığı sokağı izlemeye devam ettim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Abimin gelişinin ve gidişinin üzerinden üç ay geçmişti. Onu yemin töreninden alıp eve geldiğimizde benden mutlusu yoktu.

Yeniden herkes eski neşesine dönerken abim tekrar gitmeyecekmiş gibiydi. Ne yazık ki durumlar hiç böyle olmamış ve abim usta birliğine teslim olmak üzere İzmir'e gitmişti.

İçimizi en çok rahatlatan da bu olmuştu. Abim İzmir'e denizci olarak düşmüştü. Onu bir kez daha yolcu etmek ağır gelse de elimizden bir şey gelmedi.

Buradayken onunla bol bol sohbet etmiş ve vakit geçirmiştim. Elbette ki abim en çok Ebru'nun yanındaydı.

Onların aşık halleri bizi mutlu ederken kısacık zamanlarını rahat rahat geçirebilsinler diye elimizden geleni yaptık.

Tabi ki abim tüm bu hengamenin arasında Selim ile aramızda bir şey olup olmadığını sormayı ihmal etmemişti.

Henüz adı konulan bir şey olmadığından hala anlatılacak bir şey olmadığını söylemiştim. Abim de bu konuda üzerime gelmeyip sessiz kalmıştı.

Ah Selim.

Sanırım o olmasa bu süreci daha zor atlatırdım. Her gün mutlaka yanıma geliyor, hastalarından boşluk bulduğu anda ya arıyor ya da mesaj atıyordu.

Geçen koca üç ayda aramızdaki bağlar güçlenmiş, Selim'in yeni yeni yönlerini öğrenmeye başlamıştım.

Mesela Selim aslında çok eğlenceli bir adamdı. İstediğinde gülmekten karnıma ağrıların girmesine sebep oluyordu.

Bunun yanında duygularını açık açık dile dökmese de hareketleriyle ve bakışlarıyla tüm duygularını belli ediyordu.

Onun kimsenin bildiği yanlarını görmek, bana özel davranışlarına şahit olmak mükemmeldi. Selim ile geçirdiğim her an ona biraz daha bağlanıyordum. Resmen kalbimdeki yerini kendi elleriyle sağlamlaştırıyordu.

Artık her akşam mesajlaşıyor, her sabah güne yine birbirimize attığımız mesajlarla başlıyorduk.

Ebru'ya anlattığımda bana flört ettiğimizi söyledi. Bu dediği beni güldürse de itiraz etmedim. Belki de Selim ile benim aramdaki bu büyü adını koymak için çabalamadığımız için böylesine güzelleşmişti.

Çünkü ne Selim ne de ben bir ad koymak için acele etmiyor, bunun yerine birbirimizi tanımanın ve yan yana olmanın keyfini çıkarıyorduk.

"Burada boynu bükülmüş bir portakal çiçeği varmış." Duyduğum sesle yerimden sıçradım.

Düşüncelerime o kadar dalmıştım ki geldiğini hiç fark etmemiştim.

"Selim." Derken korkuyla atan kalbimi tutarak ayağa kalktım.

Tatlı SevdamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin