Beni sorguya alan kişi, duyduğuma göre California'nın en ünlü polisi Abel Walker'dı. Kendisini tanımıyordum ancak adını birçok kez duymuştum. Kapı açıldı, içeri girdiğinde sert bir tavırla bana şunları söyledi:
"Siz Bayan Fleur Larsen, kardeşinizi öldürmekten dolayı suçlanmaktasınız. Asıl sorum şu; neden kardeşinizi öldürdünüz ve öldürdüğünüz gün itiraf etmediniz?"
Abel Beyin söyledikleri karşısında dona kalmıştım. Onun ne zaman öldüğünü ve kim tarafından öldürüldüğünü bilmiyordum lakin bunu ona kim yapmışsa bedelini ödeyecekti. Ben bunları düşünürken Abel Bey bana sert sert bakıyordu sanki ona bir cevap vermemi bekliyordu. Ardından ağzımdan şu cümleler döküldü:
"Ben kardeşimin katili değilim. Zaten yıllar önce kaybettiğim ailemden bana kalan tek kişi olan kardeşimi neden kendi ellerimle yok edeyim? Emin olun ki iki gündür kardeşim sevgilisi Alex Brown'da kalıyordu ve ben bu iki gün içerisinde asla kardeşimi görmedim. Ama kardeşimi öldüren kişinin Alex olduğunu düşünmüyorum, bir kişi sevgilisini neden öldürsün ki ?"
Abel Bey bu çıkışımdan sonra beni serbest bırakma kararı aldı, çünkü bu yaptığım konuşma ve verdiğim örnekler ona çok anlamlı ve mantıklı gelmişti. Dışarı çıktığımda kapının önünde beni bekleyen tek yakınım Alex vardı. Oda benim gibi perişan bir haldeydi, onu görünce gözyaşlarımı tutamadım ve ağlamaya başladım. Alex beni teselli ederken dikkatimi Abel Bey çekmişti, çünkü Alex'e çok sert bakıyordu. Sanki Francesca'yı öldüren oymuş gibi. Ardından Alex beni bu halde bırakmak istemediği için evine götürmeyi teklif etti. Gerçekten de çok kötü durumdaydım. O anın sersemliği ile evine gitmeyi kabul etmiştim. Eve geldiğimizde bana dinlenmemin doğru olacağını anlattı, haklıydı ama ben uyumak istemiyordum. O zaman film seçmemi söyledi belli ki filmi izlerken uyuyacağımı ve dinlenmiş olacağımı tahmin ediyordu. Bende fırsattan istifade Harry Potter ve Melez Prens filmini açtım. O da kahvemi bana verdikten sonra filmi izlemek için karşı koltuğa geçti. Uyandığımda Alex mutfakta yemek hazırlıyordu, yemeği yerken bana sert bir tavırla şunları söyledi:
" Kardeşini kimin öldürdüğünü öğrenmek istiyor musun? Aslında biraz saçma bir soru sorduğumun farkındayım kim öğrenmek istemez k..." diye pis pis sırıttı ve konuşmaya devam etti:
" Sana iki teklifim var; 1.si Benimle evleneceksin çünkü kardeşinin katili tek ben biliyorum, 2.si onunla tek başına, yapayalnız yüzleşeceksin. Kim bilir belki intihar etmiştir öğrenemeden bu varsayımlar neye yarar."
O sinirle elimdeki kahveyi yüzüne doğru fırlattım ve kaçarken arkasından "SENİ İĞRENÇ ALEX BROWN" diye bağırdım. Ne yazık ki kahve ılıktı ve fazla bir etki etmemişti, garip olan ABEL BEYİN BENİ DIŞARIDA BEKLEMESİYDİ!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saplantılı Aşk
Подростковая литератураKim bilir katil kim... Kim aşık kim ölü...California ormanlarında neler oluyor bir bilseniz..