Alex yerde kanlar içindeydi, acı ile kıvranırken bir yandan da bana yalvarıyordu.
- Ciddi misin? Kan kaybediyorum sırf senin yüzünden.
Haklıydı, bana zarar vermemek için kendine zarar vermişti. Bana bir köpek kadar sadıktı ama yeri gelince doğru ile yanlışı ayırt edemiyordu. Bense onun için bir tanrıça gibiydim, ona göre ben olmasam yaşayamazdı. Ambulansı aradım, hastaneye gittik. çok kan kaybetmemişti, ama bileğindeki yaralar çok derindi. Eve çıktığımızda bana muhtaçtı, ona iyi davranmalıydım ne kadar kötü biri olsa bile ona bunu yapamazdım.
- Alex, bana mesajları da mı sen gönderiyordun?
- Ne mesajları Fleur ! Saçmalama istersen, hem ben neden kendimi ifşa etmeye çalışayım ki...
Evet ama o zaman bana mesajları kim gönderiyordu ki? Neyse kafamı bunu takmamalıydım, her kim söylemiş ise gerçeği biliyordu yada Alex 'in suç ortağıydı. Akşam yemeğini hazırlamak için mutfağa geçtim, buzdolabında bulunan sebzeler ile kendime güzel bir salata hazırladım.
Aradan bir hafta geçmişti, artık o evde tutsak değil de misafir gibi kalıyordum, istediğim zaman dışarı çıkıp arkadaşlarım ile buluşuyordum. Alex' e olan nefretim ise zayıflamıştı. Sonuçta yapacak bir şey yoktu, yaprak bir kere ağaçtan ayrılmıştı ne yapsa da ağaç onu tekrar sahiplenmezdi. Akşam yemeğine Irene bizi davet etmişti, akşam için alış verişe çıktım. Mağazaya girdim, alış verişi yaptım ve caddede gezmeye başladım. Aklıma Abel ile geçen tatilimiz gelmişti,gözlerim doldu.
Akşam için hazırlıklara başladım, Alex' in son anda işi çıkınca tek başıma gitmek zorunda kaldım. Güzel geçmişti, Irene beni çok nazik bir şekilde karşılamıştı ve nişanlısı çok kibar ve sakin bir adamdı. Dönüşte yürümeye karar verdim, hafif hafif yağmur yağıyordu, yağmurun altında kendimi kaldırımda açan bir papatya kadar özgür ve cesur hissettim.
Eve geldiğimde Alex çoktan koltukta ki yerini almıştı, telefonda ise biri ile konuşuyordu, kim olduğunu sordum, Abel yanıtını verince elim ayağım birbirine dolandı.
- Ne olmuş Abel'a iyi mi? Cevap ver!
- Abel çok iyi merak etme sadece uzaklaştırma emrinin kalktığını ve seni ne zaman görmek isterse gelebileceğini söyledim hatta yarın kahvaltıya çağırdım.
O sevinçle Alex' e sarıldım, belki de cidden kötü biri değildir. Bir çocuğun doğum gününü beklediği gibi yarını bekliyordum. Sabah çok erken kalktım, üstüme bir şeyler geçirdikten sonra Alex'i uyandırdım. Sabırsızlıkla Abel 'ı bekliyordum, hava kapalıydı hatta yağmur bile inceden yağıyordu, ne zaman yağmur yağsa bir Türk yazarın sözleri aklıma gelirdi; " İnsan bir yağmuru ezberinde tutmalı" . Ne kadar Amerikalı biri olsam da Türk edebiyatına aşıktım. O sıra da kapı çaldı, kapıda beklediğim gibi Abel vardı, suratı asıktı, aynı arkasından içeri giren kadın gibi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saplantılı Aşk
Teen FictionKim bilir katil kim... Kim aşık kim ölü...California ormanlarında neler oluyor bir bilseniz..