Abel ile eve geldiğimiz de ikimizin de morali bozuktu, nedeni ise zaten çok açık değil mi? Mutfağa indim ve yiyecek bir şeyler hazırladım. Mutfaktan çıktığım da Abel, hararetli bir şekilde telefonda konuşuyordu. Kim olduğunu ısrar ile sordum, ama ne cevap verdi ne de tepki gösterdi. Kızımı doyurduktan sonra yemeğe oturdum, Abel'ın gözleri hala telefonundaydı.
- Abel iyi misin? Eve geldiğinden beri telefonuna bakıyorsun, sinirlisin ağzını bıçak açmıyor.
- Fleur, ben çıkıyorum. Akşam geç gelebilirim, anahtarım var.
- Ben bu açıklamayı kabul etmiyorum Abel Walker!
- Görüşürüz...
Kapıyı sertçe kapatıcakken aklına Elizabeth geldi ve hafifçe kapattı. Sinirli bir şekilde önümdeki makarnayı yiyiyordum, Akşam çok sıradan geçmişti. Birden bire telefonuma bir mesaj geldi; önceden bana mesaj atan gizli numaradan.
-" Fleur çok tebrik ederim bir kızın olmuş ama bence şehrin sonunda bulunan mezarlığa gelsen iyi olur. Sonuçta şuan orada seni seven iki insan kavga ediyor. Olamaz sanırım Alex'in elinde silah var. Hahaha"
Saçmalıyor olduğunu düşündüm lakin önceden söylediklerin de haklıydı. Ama geçenin bir yarısı tek başıma yeni doğan kızım ile dışarımı çıkacaktım. Irene' i aradım, geldi ikisi beraber evde kalırken ben de Irene'nin arabası ile mezarlığa gittim. Bir silah sesi duyuldu, korku ile mezarlığa girdim. İkisi de yerde yatıyordu. Alex'ten kahkaha sesleri geliyordu, Abel ise kolundan yara almıştı.
- Sen ne yaptığını sanıyorsun! Onun hiç bir suçu yoktu ve sen onu yaraladın. Sen böyle beni elde edeceğinimi zannediyorsun.
- Fleur, seni tabiki böyle elde edicem. Önce ailen, sonra kardeşinin, şimdi ise sevdiğin adam... Sen sonunda bana döneceksin.
- Beni neden öldürmüyorsun? Öldür çünkü daha konuşmaya devam edersen ben seni öldüreceğim.
- Zavallı sevgilinin yaşamasını istiyorsan sadece bugünlük benim ile geceni geçir. Eski günlerde ki gibi. Başbaşa, sadece sen ben şaraplarım.
- Kabul ediyorum ama öncesinde Abel'ı hastaneye götürmeliyiz.
Abel'ı hastaneye götürdükten sonra Alex'in evine geçtik. İçmem gerekiyordu ki bu lanet geceyi onunla geçirdiğimi hatırlamamam için. Çoktan ikimizde sarhoş olmuştuk, yatağa çıktık, gerisini hatırlamıyordum. Çoktan gün doğmuştu üstümü değiştirip eve gittim.
Leş gibi alkol korkuyordum. Eve geldiğimde Abel yatağında yatayordu, yanına kırıldım. Teni sıcacıktı, sıcacık yatağında yanınında uyudum. Elizabeth'in ağlamasına uyandım. Abel ise yanımda yoktu, aşağıda Elizabeth kucağındaydı.
- Fleur sen içtin mi leş gibi alkol kokuyorsun.
- Evet Abel içtim. Gece iğrenç geçti yada ben öyle hatırlıyorum.
- Sonuçta Alex'le önceden deneyimin var yargılamak kolay olur.
- Kapa çeneni Abel. Bir bardak su verir misin?
Suyumu içtikten sonra kendime geldim. Kızımı sevdikten sonra kahvaltıya oturdum.
Günler böyle devam etti, ben aşk sarhoşu, Alex ise saplantılı aşık..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saplantılı Aşk
Teen FictionKim bilir katil kim... Kim aşık kim ölü...California ormanlarında neler oluyor bir bilseniz..