Sabah olduğunda kahvaltı yapmak için dışarı çıkıyordum, Alex hiç ses seda çıkartmadı. İstese de çıkartamazdı zaten, cadde de küçük bir Cafeye oturdum. Acaba Alex beni korumaya mı çalışıyordu? Şu sıralar tek arkadaşım olan Irene'i aradım. Evet garip ama eskiden düşmanım olan kişi ile şimdi sırdaş olmuştum. Irene gelmişti.
- Irene lafı fazla uzatmayacağım, sen Alex'i benden daha çok tanıyorsun. Sence beni cidden seviyor mu?
- Fleur, seninle açık konuşmam gerekirse şunu bil ki Alex sana deliler gibi aşık...
- Irene, onun deli olduğunu zaten hepimiz biliyoruz.
İkimiz de kahkaha atmaya başlamıştık. Irene, işinin olduğunu söyleyip yanımdan ayrıldı ben de hesabı ödeyip eve doğru yürümeye başladım. Eve geldiğim de her yer karanlıktı, korkmaya başlamıştım çünkü hiç ses gelmiyordu... Elime vitrinde duran vazoyu aldım ve sakince yürümeye başladım, salon, misafir odası derken mutfağa kadar gelmiştim. Girdiğimde ışıklar açıldı, Alex takım elbisesiyle masanın başında beni bekliyordu. Masaya oturdum, çok duygulanmıştım.
- Kırmızı mı Beyaz mı?
- Beyaz olsun.
- Sana özel bir konuşma yapmak istiyorum. Biliyorum kötü biriyim fakat kötü insanlarında duyguları olur. Sen o bahçendeki inatçı otları sökersin çiçeklerini beslersin. Ama günün sonunda çiçeklerin solar lakin o inatçı pis otlar seni bırakmaz. İşte ben senin kalbindeki inatçı otlarım, lütfen koparma beni.
Şimdi kararımı vermiştim, ben kendi şeytanıma aşıktım.
- Alex, benim kalbimin katili seni seviyorum.
- Ben de seni... Şu an sarhoşum ve çok güzelsin, yarın ayık olacağım daha güzel olacaksın.
- Senin soyadını taşımaya layık olmaktan çok senin sevgine layık olmak beni mutlu ediyor. Çok yoruldum, yukarı çıkıyorum...
- Tamam, hayatımın anlamı.
Yatakta yatarken Alex'in sözlerini düşünüyordum, birlikte yaşlancaktık, çocuklarımızı büyütecektik, ölücek tik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saplantılı Aşk
Teen FictionKim bilir katil kim... Kim aşık kim ölü...California ormanlarında neler oluyor bir bilseniz..