🔷 34🔸

354 36 541
                                    

Multimedia: Figen Genç - Nazende Sevgilim

🔷🔸🔹🔶

Kasım ayına merhaba demeye az kalmışken gözlerimi yeni bir güne açtım. İki hafta elbet geçecekti. Zihnimdeki orman yeniden yemyeşil olacaktı. Rengarenk çiçekler yeniden filizlenecekti. Fakat o zamana kadar kara bulutlara boyun eğecektim.

Bu iki haftayı kendime ayırmıştım ve Savaş'la sorunlarımız yokmuş gibi yaşayarak geçirecektim. Üzülmek kendime yapacağım büyük bir haksızlıktı. Zaten bu hayatta yeterince üzülmemiş miydim?

Yüzüme sıcak bir gülümseme kondurup yatakta esnedim. Sonra yataktan çıkıp ayaklarımı sürüye sürüye banyoya gittim. Rutin işlerimi hallettikten sonra odama tekrar gittim. Bugün için hazırlandıktan sonra oturum odasına göz attım. Duman uyuyordu hâlâ. Ona baktıktan sonra mutfağa girdim. Mükellef bir kahvaltı hazırlamak kırk beş dakikamı almıştı.

Duman'ı uyandırmak için yanına gittim ve dizlerimin üzerine çöktüm. Saçımdan bir tutam alıp burnuna ve ağzına değdirdim. Huysuzca homurdanmaya başladığında sesli gülüşlerime engel olamadım.

Saçlarımı yüzüne değdirirken gülmeye devam ettim. Eli yüzüne hafif hafif vururken sonunda göz kapaklarını ağırca açtı. Ela gözleri gözlerimi gördüğü an gülümsedi. Ama dudakları için aynı şeyi söylemek yanlış olurdu. Kaşlarını çatarak yattığı yerden yavaşça doğruldu.

"Eh be Sis! Öğlen oldu hâlâ yatıyorsun."

Elleriyle gözlerini ovuşturdu. Dizlerimin üzerinden kalkıp yanına oturdum. Saçımı son kez yüzüne değdirince elini yüzüne götürdü ve huysuzca kıpırdandı. Hemen yanından kalkıp mutfağa kaçtım.

Arkamdan yüksek sesle "Yapma şunu ya. Yüzüm bir tuhaf oluyor." dedi. On dakika sonra mutfağa gelince oturduğum sandalyede dikleştim. O da oturunca "Günaydın," dedim gülümseyerek.

Yüzüme baktı, dudaklarını ıslattıktan sonra "Miray bana gün aymadı. Vicdansız mısın? O nasıl uyandırmaktır ya. Çocukluğumuzdan beri hep uzun saç avantajını kullanıyorsun!" dedi bıkkınca.

Sırıttım. "Geçen pazar günü beni nasıl uyandırdığını unutmadım. Ve sen niye geç kaldın kahvaltıya?"

Ofladı. "Kaç dakika geç kaldım?"

"On dakika."

"Ne yaptığımı ayrıntılarıyla beraber rapor edeceğim sana." Dediğine gülüşürken yemeğimize başladık.

Kahvaltımızı yaptıktan sonra Duman beni büroya bıraktı. Babasının yanına uğradıktan sonra gitti. Bende Kubilay Tuna'nın telefon numarasını Volkan amcadan almıştım. İkimizin ortak kararıyla Kubilay Bey'in son yazdığı yazı için ona teşekkür edecektim.

Aslında Volkan amca bu meslekte şirin olmak şart demişti. Volkan amcanın, telefon numarası yazdığı küçük beyaz kağıdı elimde evirip çevirmeye son verdim. Numarayı telefonda tuşladım ve ahizeyi kulağıma dayadım.

Karşı tarafın çalan telefonu açmasını on saniye bekledim. Sonunda o olgun ses kulaklarıma doldu.

"Alo, kimsiniz?"

Gülümsedim. "Ben Miray Altay. Umarım rahatsız etmiyorum sizi, arayarak."

"Hayır tabi ki rahatsız olmadım ama niye aradınız?"

Böyle pat diye niye aradınız denmezdi! İnsan bir hal hatır sorar. "İyiyim teşekkür ederim Kubilay Bey. Size nasıl olduğunuzu sormuyorum çünkü anladım ki yine formunuzdasınız. Neyse ben size benim hakkımda yazdığınız yazı için teşekkür etmek istiyorum. "

YALNIZ RUHLAR [TAMAMLANDI] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin