Savaş'tan Veda
"Yanında küçüldüğümü hissediyorum. Sende kaybolduğumu hissediyorum. Kahverengi lekenin yanındaki mavilikken artık kendimi kahverengiliğin yanındaki mavi leke gibi hissediyorum."
Çünkü ölüyordum.
Çünkü yok oluyordum.
Veda...
Şu an yapabileceğim tek şey veda etmekti.
Veda kalplerimize zehirli tohumlarını saçarken, gözlerimiz bu acıya ayna tutmuştu.
Bu son bakışımdı onun gözlerine.
Bu onu son görüşüm müydü?
Sarı saçlarını bir daha ne zaman okşayacaktım?
Bir daha ne zaman onun tenini, sıcaklığını hissedecektim?
Ona sarılmak, onu öpmek...
Ne yani bitmiş miydi benim ömrüm?
Bu kadar kısa mıydı yaşam?
Aslında ne boş geçirdiğim günler olmuş.
İnsan sadece son nefesinde mi anlardı gülerek, sevmeyerek, birbirimizi kırarak geçirdiğimiz günlerin kıymetini?
Ben yaşamayı şimdiden özlemiştim.
Gizemli gözleri, sarı uzun saçları, kırmızı dudaklarını asla unutmayacaktım.
Annemi unutmadığım gibi.
Başkasına soğuk bakan fakat benim dünyamı ısıtan güneşimi unutmak ne mümkündü?
Ölüm.
Ah ne ağır ne ani bir şeymiş!
Bizi hiç beklemediğimiz bir an da gafil avlamıştı.
Ölüm düz bir çizgiydi.
Ben ise küçükken çok çizerdim.
Ölüm kor gibi düşmüştü yüreklerimize.
Düştüğü yerleri yakmıştı, yıkmıştı.
Sırtımda ilk olarak yanma hissetmiştim.
Sonrası acı.
Patlama sesi.
Gözlerimden yaşlar gelmişti. Görüşüm bulanıklaşmıştı. Dengemi yitirmiştim. Düşecektim. Fakat onun kolları sarmıştı boynumu. Yine de ölüm baskın çıkıp beni düşürmüştü. Onun kollarından kaymıştım. Yere düşmüştüm. Aklıma gelen son sözleri söylemiştim.
Bana sarılmıştı, kokusunu son kez çekmiştim ciğerlerime.
Sonra gözlerim kapanmıştı onun gökyüzüne.
Ölmüştüm.
Karanlıktı.
Nefes alıp veremiyordum.
Kalbim nasıl atmazdı!
Çiçekleri göremeyecektim.
Güneşi hissedemeyecektim.
Yağmur tenimi yıkamayacaktı.
Deniz kıyılarıma çarpmayacaktı.
Ormanlar yeşile bürünmeyecekti.
Gökyüzünün mavisi gözlerime bulaşmayacaktı.
Yanaklarımdaki derin çukurlara kelebekler uçmayacaktı.
Artık gülemeyecektim.
Çünkü ölmüştüm.
Ölüm beni karanlıkta bırakmıştı.
Her yer karanlıktı.
Renkler dünyamda parlamayacaktı.
Korkularım, ölüm ile bir anlaşma yapmıştı. Ve onlar kazanmıştı.
Ölüm kazanmıştı.
Veda...
Onun kalbinde var olacaktım. Onun bakışlarında olacaktım. Ben gizemli gözleri olan kadınımla bütünleşmiştim. Bir bedende iki ruh olmuştuk. Onda yaşayacaktım. Kalbinde, bakışlarında, teninde.
Çiçeklere her dokunduğunda beni hatırlayacaktı.
Her yağmurda.
Kanat çırpan her kelebekte.
Her şeyde ben olacaktım.
Yalnız Ruhlardık.
Koca ormanlarda masmavi denize ve gökyüzüne komşu ormanlarda gezinen Yalnız Ruhlar.
Issız bir yolda başlamıştı.
Issız da bendim, yol da bendim.
"Seni saklayacağım, inan." demişti. Her şiirde ben vardım artık onun için.
Dizelerde buluşacaktık.
Şairler bizi yazacaktı sadece.
Şiirlerde kavuşacaktı ruhlarımız.
Kelebekler gibi yaşamak istiyordum. Her bir günlük ömrümde hep ona giderdim. Onun ormanlarında uçardım. Onun renkli, mis kokulu çiçeklerinde ölmek isterdim. Onun gökyüzü altında ölmek.
Gecelerini anne ve babasına, gündüzünü ise bana vermişti.
Düz bir çizgi olmuştum artık.
Gözlerimdeki mavinin canlılığı gitmişti.
Solmuştu.
Kahverengi leke ise çiçekler açmıştı. Artık o vardı. Onun hayatı. En değerli parçam, beni ben yapan en değerli rengim.
Mavi ve kahverenginin hikayesiydi bu.
Savaş ile Miray'ın.
Yalnız Ruhların.
Ve maviye veda etmiştik.
Veda...
🥀
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YALNIZ RUHLAR [TAMAMLANDI]
Novela JuvenilGözleriyle bana ilham olan Dominic Sherwood... ∆∆∆∆∆∆∆∆ Ruelle - The Other Side ∆ 'Kitap Müziği' ∆∆∆∆∆∆∆∆ MASMAVİ BUZU ÇATLATAN KAHVERENGİ LEKE O hayata karşı tek başına mücadele etmeyi anne ve babasının vefatından sonra ö...