🔶 3🔹

206 10 172
                                    

🔷🔸🔹🔶

Ben sana mecburum bilemezsin

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ben sana mecburum bilemezsin

Beyaz duvarlara onun portresi resmedilmişti. Her yer masmaviydi artık. Duvarlar cansız değildi, onun deniz gözlerinin dalgaları duvarlara vurmuştu. Bu klinikte beşinci günümdü. Halimden memnundum çünkü tek istediğim, bir odada bir yatakta, tavana bakarak şiir okuyup onun gelmesini beklemekti.

Fakat bugün kadife bakışlı adam yanıma gelmişti. Bana iyi geliyordu onun kahverengi irisleri. Odamdaki pencerenin önünde duran ikişer tane tekli olan koltuklarda karşılıklı oturuyorduk.

Üzerinden asla ve asla çıkarmadığı jilet gibi ütülenmiş takım elbisesiyle yine çok beyefendiydi. Yanıma her geldiğinde elinde bir buket çiçekle geliyordu. Çiçekler ise bana sadece Savaş'ı hatırlatıyordu. O yüzden çiçeklere dalan gözlerimi bu özlemden mahrum bırakmayarak dakikalarca izliyordum çiçekleri. En sonunda dalgın bakışlarımı çevirdim onun kahverengilerine.

Sabırla beklemişti ona bakmamı.

"Ağaçlar sonbahara hazırlanırken gelir mi dersin?"

Yüzünde hüznün kervanları geçerken kaşları kaldırım taşları gibi dizilmişti. Sanırım ne cevap vereceğini bilmiyordu. Aslında cevap çok basitti: "O gelecek Miray." Eğer Savaş gelecekse o neden susuyordu? Kaşlarım çatılırken sormuştum gergin bir tavırla. "Neden cevap vermiyorsun?"

Harflerim yüzüne çarptığında yine ağzını bıçak açmadı. Daha da sinir olmuştum.

"O gelecek demek neden zor sizler için? Neden bana duymak istediğimi söylemiyorsunuz?" Bağırıyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"O gelecek demek neden zor sizler için? Neden bana duymak istediğimi söylemiyorsunuz?" Bağırıyordum. Gözlerim dolarken sesim çatallaşmıştı. "O hep yanıma geliyor. O sadece bir hayal değil."

Son cümlemden sonra yüzüne bakıp ardından koşarak çıkmıştım odamdan. Koridorda koşarken aniden kayıp kendimi yerde bulmuştum. Yeni silinmiş lavanta kokulu fayansta yansımamı görünce ağladığımı anlamıştım. Terliklerim ayağımdan çıkmıştı ve farklı yerlere savrulmuştu.

Ellerimin avuç içlerini yere bastırarak destek aldıktan sonra ayaklanmıştım. Hemen yine koşmaya başlamıştım. Merdivenleri düşmeden inebildiğim için şanslıydım. Kubilay'ın adım sesleri arkamdaydı.

Klinikten dışarı çıktığımda sokaktaki taşlar ayağıma batıyordu fakat yağmur yağıyordu. O yağıyordu. Dokunuyordu tenime. Özlemiştim ve hıçkırarak bağıra bağıra ağlıyordum. Duvar dibine çökmek üzereydim.

Kaldırımlarda yağmur kokusuBen sana mecburum sen yoksun

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kaldırımlarda yağmur kokusu
Ben sana mecburum sen yoksun

Kaldırımlarda yağmur kokusuBen sana mecburum sen yoksun

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Omuzlarımdan beni yakaladığında beraber çökmüştük. Yağmur şiddetlenmişti. Ellerimle dirseklerine dokunurken "Bırak beni, bırak." diyerek ayağa kalkmaya çalışmıştım. Beni tutmaya devam ederken "Bırakmıyorum. Hepsi geçecek." demişti. Güçsüzce yere oturmuştum.

Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu

Sırılsıklam olmuştuk. Dakikalarca ağlamamı izlemişti. Sonunda ona sıkıca sarıldığımda kolları belime dolanmıştı. Güçlü bir şekilde kavramıştı bedenimi. Boynuna yüzümü gömdüğümde burnunu saçlarıma değdirmişti. Koklamıştı sarı tutamlarımı.

Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor

Sarılı bir halde yağmur altında ne kadar süre durduğumuzu hiç bilmiyordum. Bildiğim şey onun kahverengi irislerinin umutsuz dünyama baharı getireceğiydi.

Benimle beraber ayağa kalktı, yüzüme baktığında gözlerimi yumdum. Parmak uçları yüzüme değdiğinde nefesimi tuttum. Usul usul dokunan parmaklarının ucunda ateşler vardı sanki ve dokunduğu yerleri yakıyordu.

Beni kucağına alıp yürümeye başladığında kulağım sol yanını okşuyordu. Ceketine tutundum ve dinledim kalp atışlarını. Kokusu burnuma dolduğunda devam ettim dizelere.

Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Sus deyip adınla başlıyorum
İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin

Yüzümü göğsüne bastırdım. Gözlerim cayır cayır yanıyordu.

Hayır başka türlü olmayacak
Ben sana mecburum bilemezsin

Odaya geldiğimizde beni yatağa yatırdı ve üstümü örttü. Sonra bana doğru eğilip saçlarımı okşadı. Gözleri şefkatin her tonunda ışıldarken "Ağaçlar sonbahara hazırlanırken canın bu kadar yanmayacak. Alışacaksın." dedi.

Gözlerimi usulca kapadım. Elinin varlığı saçlarımdan ayrılınca bunu hissettim. Yüzü içimin cam ormanına kahverengi sonbahar yapraklarını rüzgarla beraber getirmişti.

🌾


YALNIZ RUHLAR [TAMAMLANDI] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin