Ardından kolundan tutarak onu kaldırdı ve yatakhane ye götürdü. Yatağına oturttu ve bir bardak su verdi. Gözünü hiç kırpmadan yere bakan Ayaz,hala rüyanın etkisinde gibiydi. O sırada masum,yurda geleli henüz bir yıl olmuş,dört beş yaşlarında olan Ömer " Hey baksana! Her gün kendi hakkımda yeni bir şey öğreniyorum. Dün gece midemin canlı olduğunu öğrendim. Benimle iletişime geçmeye çalışıyordu. Onu biraz dinledim ve sesi karşı yatakhane de ki Oğuz un sesine benziyordu" dedi. Ardından Ayaz başını kaldırdı ve "Belki de onu yemişsindir" diyerek alaycı bir gülüş takındı. Korkudan gözleri yerinden fırlayan Ömer, Oğuz u içinden çıkarmak için koşarak lavoboya gitti. Saçma ve masum tavırları ile Ayazı bir nebze rahatlatmış olsa da o gittikten sonra tekrar düşüncelere daldı.O sırada aniden polis sirenleri duyuldu. Yurtta ki herkes merakla dışarı koştu. Bir hafta önce kaybolan iki arkadaşlarından iyi bir haber geldiği düşüncesi ile heycanlandılar. Ancak polis memuru kayıp olan Mert'ten bir haber olmadığını ama Sinan'ın maalesef ölü bulunduğunu söyledi. Arkadaşları için çok üzülen çocuklar,kendilerini ağlamaktan alı koyamadı. Ayaz öne atılarak "Ama memur bey Mert ve Sinan'ın kaybolduğu gün olanları yurttan çıkarken kimse görmedi. Nasıl bilmiyorum ama yurtta da kimse görmedi" dedi ve aniden öfkeli bir şekilde yurdun kapısından giren Bay Ahren "Bu kadar zırvalık yeter. Boş boş konuşarak memur beyi meşgul etme" diyerek sert bir bakış ile Ayazı susturdu. Ardından Ayaz çocuklara kaş göz işareti ile içeri girmelerini söyledi. Hepsi beraber içeri giren çocuklar ne olduğunu merak etti ve içlerinden biri sordu " Ne oldu? Neden içeri çağırdın bizi?". Ayaz kaşlarını çattı ve "Bu işte bir terslik var. Onları yurttan çıkarken kimsenin görmediğini siz de biliyorsunuz" dedi ve beraber bir süre düşündüler. Ömer meraklı ve tavır ile "Peki ne düşünüyorsun Ayaz abi ? Sence ne olmuş olabilir? dedi ve Ayaz ayağa kalktı,yavaşça pencereye doğru yürüdü,alçak bir ses ile "Bilmiyorum Ömer. İnan bana hiç bir şey bilmiyorum. Ama öğreneceğim. Şimdi hepiniz yatakhane ye dönün,akşama hazır olun" dedi.
Okul dışında hiç bir şekilde yurttan çıkmaya izni olmaya çocuklar,arada bir hep beraber yurttan kaçarak kendilerine eğlenecek ve kafa dağıtacak bir şeyler yapmaya çalışırlar. Tabii genelde parka gidiyorlar. Ama bu soğuk kış ayında parka gitmek pekte mantıklı değil. Hemde akşam vakti. Döndüklerinde Bay Ahren in acımasız şiddetinden kaçamayacaklarını bilseler bile kendilerini bundan alı koyamıyorlar.
Bir kaç saat sonra nihayet akşam oldu. Herkes yataklarına yattı,uyurmuş gibi yapıp Bay Ahren in gitmesini beklediler. Saatler tam 12:00'ı gösterdiğinde Bay Ahren yurttan ayrıldı ve ışıklar kapandı. Hemen ardından,önce Ayaz olmakla birlikte herkes kalktı. Yurdun ilk katında,koridorun en ucunda olan yatakhane ye doğru yöneldiler ve odanın köşesinde duran yatağı çekip daha önce oraya açmış oldukları,kendi sığabilecekleri büyüklükte olan delikten teker teker çıkmaya başladılar.
Yetiştikleri şartlar nedeni ile dışarı karşı şiddete eğilimli olan bu çocukların her birinin yanında bıçak bulunuyor ve adeta bir it sürüsü gibi dolaşıyorlardı.
Biraz uzakta olan parka doğru yürüdüler ve henüz yeni vardıklarında aniden yağmur ve sis bastırdı. Aslında sabah ki havaya bakılacak olursa bu gayet olası bir durum. Ama yine de aldırış etmeden parkta oynamaya devam ettiler. Her ne kadar trajik bir yaşantıları olsa da onlara çocuk ve oynamayı seviyorlar. Herkes oyuna dalmışken Ayaz bir banka oturmuş,kara kara düşünmekteydi. Yırtık botlarından içeri giren yağmur sularına aldırış etmeden sadece düşünmekteydi. O esnada arkadaşı Savaş bunu fark etti ve yanına gidip oturarak " Neyin var? Sabahtan beri bir tuhafsın. Ne düşünüyorsun?" dedi. Ayaz derin bir iç çekerek "Dün gece bir rüya gördü, aklımdan çıkmıyor" başını gökyüzüne doğru kaldırdı ve yüzüne çarpan yağmur damlalarını solgun teninde hissetti. Düşünceli ve meraklı bir ifade ile Savaş bir soru daha yöneltti " Merak ettim,ne olduğunu söyleyecek isim?". Ayaz kaşlarını çattı ve Savaş a dönerek " Akşamdı ve yurdun dışındaydım. Elimde keskin bir şey vardı ama ne olduğunu tam olarak görmedim. Üzerinde kan vardı ve siz hepiniz ordaydınız. Ama yanımda değil,yerde öylece hareketsiz yatıyordunuz. Sonra arkamı döndüm ve kanlar içerisinde yatan bir yığının insan. Ben öldürmüştüm hepsini. Çok acımasızdır,hiç olmadığım kadar acımasız". Savaş, Ayaz'ın gördüğü bu rüya karşıdında hayretler içerisinde kaldı ve ne diyeceğini bilemedi. Ama onu yatıştırmak için sahte bir gülüş yakınarak "Vay ne,hayal gücün baya geniş yada uyurken bir tarafların açık kalmış"diyerek ortamı yumuşatmaya çalıştı. Ama Ayaz ciddi tavrından bir saniye olsun ödün vermedi ve tekrar Savaşa dönerek "Sence Bay Ahren acı seni güçlü kılar derken ne demek istiyor?"dedi. Savaş sorduğu soru karşısında bir kez daha şaşırdı. Cevap vermesine fırsat olmadan birden bağırma sesleri ile yerlerinden kalktılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CELLAT "AYAZ"
General FictionGüç nedir? Güçlü olabilmek için ne kadar ileri gidilebilir? Roman tadında,sürükleyici bir kitap.