Yaşlı kadın uykuya daldığı o vakitler de gecenin ıssızlığına bürünmüş sokakta ,dişli, kalın tabanlı bottan çıkan sesler işitilir. Sokağın başından bu yana ilerleyen ayak sesleri... Taş duvarlı evlere ay ışığı ile yansıyan uzun bir gölge,ağır adımlarla durmaksızın ilerliyor. Her geçen saniye daha çok yaklaşıyor. Az sonra yakınında ki bir sokak lambasının altından geçti. O esnada bir kaç saniyeliğine göründü. Yüzünde, çenesinden gözlerine kadar kapatan siyah bir maske,üzerinde;diz kapaklarına kadar uzanan deri ceket ve başına taktığı kapşonu, ellerinde; siyah deri eldiven... Saklanmak ve tanınmamak istercesine kuşandığı kıyafetleri oldukça hoş ama bir o kadar ürkütücü.
İlerlemeye halen devam ediyor. Kapının önüne geldi,durdu ve eğildi. Bir klasik olarak saksının altına saklanmış anahtardan haberdar. Eskiden beri hep böyle. Anahtarı aldı ve kapıyı sessizce açtı. Ama ne kadar sessiz olabilir ki? Ne de olsa eski bir ev ve gıcırdayan tahtalar her yerde. Kadın biraz uyanır gibi oldu ama yorgun bedeni hemen uykuya daldı. İri omuzlu adam içeri girdi ve kapıyı kapattı. Ses çıkmasından endişe etmiyor olmalı ki ıslık çalarak evin koridorunda ilerlemeye devam etti. Koridorun ucunda ki odanın eski kapısının paslanmış koluna elini uzattı ve kapıyı sakin bir tavır ile açtı. İçeri girdiğinde sağlam olmadığı için rüzgâr un şiddeti ile açılan tahta kasalı pencereyi fark etti. Yatakta yatan yaşlı kadın üşümesin diye pencereyi yavaşça kapattı. Karanlık odada ki yatağa doğru yürümeye devam etti. Yaşlı kadının yatağının ucuna oturdu ve öylece baktı. Yaşlı kadın o yöne doğru döndü ve küçük gözlerini yavaş yavaş açtı. Yatağın ucunda oturan karartıyı fark etti. Ama içeri giren ay ışığı yetersiz kalıyor ve kim olduğunu göremedi. Kendince bir tahminde bulundu,söylendi:
" Hayatım sen mi geldin? Göremiyorum şu ışıkları açsana. Ahh beni çok az ziyarete geliyorsun. En son öldükten bir kaç ay sonra geldin. Noldu? Niye konuşmuyorsun?"
Yaşlı sesi ile sorusuna yanıt bekledi zavallı,masum kadın. Adam yatağın ucundan kalktı ve kadına yanaştı. Ellerini deri ceketinin cebine görürdü. Oymalı ve yakut taşlarla bezenmiş süslü hançeri kınından çıkardı. Yaşlı gözleri ile ne olduğunu seçemeyen kadın:
" Ne ne oluyor? O da ne? Sen kimsin?"
Ardı ardına yöneltti soruları. Ama hiç birine yanıt almadı. Adam kadının başından nazikçe tuttu ve sessizliğini koruyarak hançeri boynuna dayadı. Korkudan sesi çıkmayan kadın kısık sesi ile çeresizce yardım istedi. Göz yaşları eşliğinde:
" Yardım edin lütfen,bana yardım edin!"
Adam tek hamleyle hançerle kadının boynunu kesti. Kadının sesi soluğu çıkmaz oldu. Yastık kana bulandı. Ellerini kadının başından çekti ve onu yine aynı şekilde yatağa koydu. Ardından cebinden çıkardığı bez ile hançeri temizledi,cebine koydu. Bu defa bir şırınga çıkardı. Kadının boynundan şırınganın içine kan çekti. Hemen sonra kadının üzerine yorganı serdi ve onun cansız ve yaşlı yüzüne bir öpücük bırakıp evden öylece çıktı. Issız sokakta bir başına ,hiç bir şey olmamış gibi sakin bir şekilde yürümeye devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CELLAT "AYAZ"
General FictionGüç nedir? Güçlü olabilmek için ne kadar ileri gidilebilir? Roman tadında,sürükleyici bir kitap.