Sokak lambalarının aydınlattığı sokaklarda ki durmaksızın ilerleyişlerinin ardından, güzelliği kelimelerle anlatılamayacak kadar güzel olan ay ışığı ve ona eşlik eden yıldızlardan başka hiçbir şeyin bulunmadığı,şehrin ıssız yerlerinden olan bir tepecik'te bulunan hoş ve mütevazi bir eve geldiler. Araba ile eve olabildiğince yanaştı. Hemen sonra kırmızı taşlı yüzüğünün takılı olduğu sağ eli ile freni çekti. Sol elinin işaret ve orta parmağı ile kapıyı açtı. Dışarı çıktı,tam gidecekken aklına geldi ve tekrar arkasını dönüp arabanın içine doğru eğildi,hoş ve yumuşak bir ses tonu ile;
"Ben gelene kadar burada bekle,sakın dışarı çıkma. Yoksa kurtlar o küçük başını bedeninden ayırır. Tamam mı tatlı çocuk."
Sonra samimi bir şekilde gülümseyerek kapıyı kapattı ve gitti. Korkudan gözleri adeta yerinden fırlayan çocuk açlıktan ve susuzluktan kurumuş olan küçük ağzını büzdü,ellerini bağladı ve arkasına yaslanıp Ayaz ın gelmesini bekledi.
Erken saatlerde yağan yağmur nedeni ile hafif çamurlaşan toprak ayakkabılarını kirletirken yürümeye devam etti. Dışardan bakınca kimse yokmuş gibi görünen evin kapısını,içeride biri olduğundan emin bir tavırla çaldı. Hemen sonra içeriden gelen yürüme sesleri... Kısa bir süre sonra kapı açıldı. Hafif kalın ve kibar bir ses;
"Hoşgeldiniz efendim.?
Ayaz kaşlarını çattı,sinirli bir ses ile;
"Ne hoş gelmesi Kerem? Boş yapma da söyle hemen. Nasıl kaçmış?"
Uzun zamandır Ayaz ın yanında,onu kurtardığı için minnettarlığından ve sevgiden ötürü duran,her işinde Ayaz a yardım eden ve sırlarını herkesten iyi bilen orta boylu,güçlü yapıya sahip ve çirkin sayılabilecek düzeyde bir yüze sahip olan,sadık ve güvenilir karakterli Kerem,başını önüne eğerek,suçluluk duyan bir ifade ile;
"B.bilmiyorum,anlamadım. Öldüğünden emindim. Kardeşiniz Ömer e herşeyi anlatacakken onu bıçakla öldürdüm. Bir kaç defa sapladım bıçağı. Nabzı atmıyor'du,eminim. Arabayı getirmek için gittim,geri döndüğümde yoktu. Bana zaman verin,onu bulayım."
Ayaz, elleriyle hızlı bir hamle ile Kerem in yakasını tuttu,sert bir ifadeyle;
"Bir hafta, sadece bir hafta. Anladın mı?"
Kerem titrek bir ses ile;
"Anladım. Hemen aramaya başlıyacağım."
Kerem'in yakasını bıraktı,gömleğini düzeltti,derin bir nefes aldı,sakinleşti. Sonra gülümseyerek;
"Çok acıktım,önce yemek yiyelim. Arif'i sonra aramaya başlarsın."
"Ama efendi..."
"Şşşşt! Rahat ol biraz. Ne diyorsam o."
Değişken tavırları ile Kerem'i çok şaşırtıyor ve endişelendiriyor'du. Ama yine de ona ayak uydurmak tan başka seçeneği yok. Beraber evden çıkıp arabaya doğru ilerlemeye başladılar. Giderken arabada ki çocuğu gören Kerem,çocuğun kim olduğunu soruyor. Ayaz tekrar derin nefes alarak;
"Ahh uzun hikaye. Sonra anlatırım."
Arabanın kapısını açtı ve rahatça koltuğuna oturdu. Kapıyı kapatıp,elleriyle direksiyon u tuttu. Yan koltukta oturan,açlıktan midesi guruldayan çocuğa dönüp;
"Eee nereye gidiyoruz?"dedi. Ardından başını yola çevirip ilerlemeye başladı. Çocuğun iç sesleri -bu ne tuhaf adam böyle- diyordu. Ama,onu tanıyan herkesi hayretlere düşüren Ayaz' bir gün tanıyacaklar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CELLAT "AYAZ"
General FictionGüç nedir? Güçlü olabilmek için ne kadar ileri gidilebilir? Roman tadında,sürükleyici bir kitap.