Beraber yürüdükleri o gecede arabada seyir süren kırklı yaşlarda, hafif dökülmüş ve bir kaç teline ak düşmüş saçını örtmeye çalıştığı için taktığı siyah fötr şapka ile eski bir görünüme sahip olan zengin adam şöförüne daha hızlı gitmesi için komut verdi. Zamanın lüks olan arabalarından birinde giderken, keyifli ve gevşek kahkahalarının yanı sıra içindeki yersiz endişe onu huzursuz etmekte ısararcıydı. Bir kaç gün öncesinde olanlar, yapmakta olduğu silah ticaretinde ki saygınlığını onadan albilme olasılığı içini yiyip bitirmekteydi. Barışçıl ve yardımsever ününün yerle bir olmaması için ne yapmacağını bilmediği gözlerinden okunuyordu. Derin düşüncelerin ve sigara dumanının hakim olduğu hava, ani fren ve tiz olan bir kaç ses ile atılan kısa çaplı çığlıklar ile son buldu. Bir anda yüzünde ki ifade değişti, endişeli ve şaşkın bir mizaça büründü. Şoförüne ne olduğunu meraklı bir tavır ile sordu. Ne olduğunu analmadığını ifade eden şoför arabadan inip kontrol etti. Lüks aracın hemen önünde birbirine sarılmış ve ürkmüş üç çocuk vardı. Şoför soğuk havanın eşliğinde aldığı hızlı nefeslerle beraber arabada ki adama seslendi.
"Efendim burada bir kaç çocuk var. Az daha çarpıyorduk" dedi. Uzun boylu ve küçük gözlü adam soförün söylediklerini duyar duymaz araçtan indi. Hızlı adımlarla çocukların yanına vardı. Endişeli bir ses ile onlara bir şeyleri olup olmadığını sordu. Oldukça ürkmüş olan çocuklar yanıt vermedi. Adam bir kez daha tekrarladı. Bu defa içlerinden bir " Hayır hiç bir şeyimiz yok. Sadece arkadaşlarım biraz korktu"dedi. Bu kez adam gülümsedi. Onlara biraz daha yanaşıp dizleri üzerinde eğildi ve" Yani sadece arkadaşların korktu öyle mi?"dedi. Çocuk siyah kaşlarını çatarak güçlü bir bakış takındı. Ardından" Evet, ben asla korkmam. Çünkü ben çok güçlüyüm tamam mı"dedi. Zengin adam sahte bir korkma taklidi yaparak" Ooo sakin ol genç adam, bir şey demedim"dedi. İçten içe halen çocuğa gülmekteydi. Çok hoşuna gitmişti onun bu tavırları. Ayağa kalktı ve çocuklara teker teker elini uzatarak onların yerden kalkmasına yardım etti. Samimi bir şekilde yaklaştı çocuklara. Güler yüzlü konuşması ile çocukların güvenini kazandı. Beraber kaldırım köşesinde bir müddet oturdular,konuştular. Henüz isimlerini sormamış tı çocuklara. Başını onlara doğru çevirdi ve "Aa sahi ya sizin adınız ne? Söyleyin bakalım"dedi. Halen çekingen davranan iki çocuk yine sessiz kaldı ancak içlerinden daha dobra olan bir diğeri ise hiç çekinmeden yanıtladı.
" Ben Ayaz, bunlarda Ömer ve Arif. Peki ya sizin adınız ne?"
Ayaz ın konuşmasını beğenen adam gülümseyerek yanıtladı "Ben Cevdet. Cevdet Pala". Ardından ayağa kalkarak onları kibarca, bir şeyler yemeye davet etti. Çok acıkmış olan çocukların, bu daveti kabul etmekten başka seçenkeleri yoktu. Birlikte araca bindiler ve güzel bir restorana doğru ilerlemeye başladılar. Aracına bindikleri bu adamın yanından bir daha asla ayrılmayacaklarını tahmin bile etmemişlerdi...
Şimdiki Zaman
Arif, sert yatağında yaşam mücadelesi verirken yavaşça aralanan paslı kapının ardından gelen kişiyi görmeye çalıştı. Güneş ışığında yüzünü göremediği kişi ona doğru yürümeye devam etti. Gözlerini kısarak halen onu tanımaya çalışıyordu. Ağır adımların ardından nihayet yanına vardı. İçeri giren adamı gördüğünde ona hiç kimseyi çağrıştırmadı. Daha önce görmediğine neredeyse emindi. Adam yatağın ucuna kadar geldi, hafif kalın ve kibar sesi ile konıştu.
"Merhaba Arif. Beni tanımıyorsun değil mi? Ama endişelenmene gerek yok tanışırız."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CELLAT "AYAZ"
قصص عامةGüç nedir? Güçlü olabilmek için ne kadar ileri gidilebilir? Roman tadında,sürükleyici bir kitap.