20. Bölüm (KANSER)

312 6 0
                                    

''Ya iyiyim ben.Merak etme.'' Ne yani?! Dantelliyi gösterecek halimiz yok heralde.Manyak değiliz yane.O kadar da delirmedik.Yanına oturdum.
''Burdan gitmek istemiyorumm.''
''Neden?''
''Çok güzel.Orası boğucu ve disiplin dolu.Çok bunaltıcı.''
''Ankaradaki okul dimi.Gerçekten çok boğucu.'''
''Ne zaman gideriz ki biz ordan?''
''Ne bileyim.Ailen almaya gelirse gidersin.''
''Siz nerden geldiniz buraya?''
''Geçen sene İstanbul Kolejinden.''
''Aaa bende ordan geldim.''
''Bu sene.''
''Aynen.Bu sene.'' telefonum çalınca baktım. 'Salak Karı'
''Bi saniye.'' oda tuvaletine girdim ve telefonu açtım.
''Efendim anne?''
''Canım kızımm.Şuan Kapadokya'daymışsınız.Kapadokya'dan o okula geri dönmeyeceksiniz.Yani orda eğitim göreceksiniz ama Kıvanç'la sözünüzü keseceğiz.O yüzden seni almaya geleceğiz.''
Derin bir sessizlik oluştu.
''Bak kızım.Neden evlenmek istemiyorsun bilmiyorum ama, gerçekten şirketleri birleştirip çok büyük bir şirket kuracağız.Siniz evliliğiniz sayesinde.Hem bak, kiminle geliyoruz biliyor musun seni almaya?''
''Kiminle?''
''Büşra'yla.''
Kocaman bir sevinç çığlığı attım.Büşra benim dadımdı.Ama dadıdan daha fazlası.Arkadaşım.Canım.Bitanem. Bana 7 yaşından 15 yaşıma kadar dadılık yapmıştı ama sonra gitmek zorunda kalmıştı.Ben 15 yaşındayken 23 yaşındaydı.Şuan 25 yaşına girmiş.
Büşra çok şeker ve çok anlayışlı bir ablaydı benim için.Fevkalede bir dadı.
''Anne gerçekten çok sevindim ama bu benim Kıvanç'la evlenmeme olayımı engellemiyor.''
''Kızım.Formalite bir evlilik.Formalitee.''
''Her neyse işte.Görüşürüz.'' dedikten sonra telefonu kapattım. 'Vaay Büşra geliyor.Kıvançla evlenebilirim.' falan dememi bekliyordu heralde.Salak karı.Beni hiç anlayamadı.Tuvaletten çıktım.Bora yoktu.Yatakta bir not vardı.
'Üzgünüm.Gitmem gerek.' yazılı bir not.Yatağa kendimi attım.O kadar güçsüzdüm ki.Uykum geliyordu sürekli.Çok uykum.Fazla fazla uykum.........

*************** AYDA'NIN ANNESİ AĞZINDAN ***************

Kıvanç'la evlenmesini bende istemiyordum.Ayda'ya belli etmemeye çalışıyordum ama, şirketimiz batışa geçmişti.Hisseler Dilaylardaydı.Onlar satın almışlardı.Ve kızımızın geleceğini kurtarmamız gerekiyor.Hisseleri aldığımız zaman boşanabilir.Ama o hisseleri alabilmemiz için kızımıza ihtiyacımız var.Karşımdaki sandalyeye beklediğim yakışıklı oturdu.
''Bora sen olmalısın.'' dedim omzumdaki dalgalı saçlarımı arkaya iterek.
''Evet Nilsu hanım.Ben, Bora.''
''Bak Bora, beni tanıyorsndur.Nilsu Demir.''
''Evet efendim.Sizde beni tanıyorsunuzdur.''
''Sen, kimsin ki?''
''Efendim ben, İstanbulun sayılı zenginlerinden Karahan Baranıt'ın oğlu Bora Baranıt.''
''oooo Boracığımm.Senin k,m olduğunu bilmiyordumm.Annen çok yakın arkadaşımdır.''
''Ayda biliyor mu kapadokya'da olduğunuzu?''
''Hayır.Bilmiyor.Bilmesin de.''
''Pekala.Beni niçin çağırdınız buraya?''
''Ayda.Aydayı seviyorsun değilmi?''
''Bu da nerden uyduruldu böyle?''
''Bilmiyorum.Sadecee, öyle hissettim.Adını duyduğunda gözlerinin içi parlıyor.''
''Özür dilerim ama, aşk sadece göz parlamasından ibaret değil.Ayda benim için çok değerli.Şimdilik bunu bilin yeter.''
Dedi ve dediği gibi de cafeden çıktı.Cebimden telefonumu çıkarttım.Burada oturan bir avukatım vardı.Arayıp gelmesini söyledim. 15 dakika sonra Avukat içeri girdi.Bora'nın kalktığı sandalyye oturdu.
''İyi günler Bayan Nilsu.''
''İyi günler bay Metin.Size sormak istediğim birkaç soru var.Formalite evlilik yapmak isteyen bir arkadaşım var.Nasıl yardımcı olabilirsiniz?''
*************** AYDA AĞZINDAN ***********

Gözlerimi hafifçe araladım.Neresiydi burası? En son odamda uyuyordum ama şimdi, hastanedeyim sanırım.Beyaz duvalar,rahat olmayan bir yatak, beyaz pike, iğrenç ve boğucu ilaç kokusu....
Evet, kesinlikle hastaneydi burası.Kolumdaki serum'dan da hastanın ben olduğu açıkça belli oluyordu zaten.Kapı açılma sesi geldiğinde başımı kapıya çevirdim.Cansu.Ağlamaktan gözleri kızarık kızarık olmuş bir Cansu.;
''Cansu, noldu bana? Hem iyimisin sen?''
''Ah, tabiki de iyiyim.^''
''Neden ağladın o zaman?''
''Sadece sana birşey olacak diye korktum.''
''Bana ne oldu?''

2 SAAT ÖNCE CANSU AĞZINDAN.....

''Aydaaa canım bak aç kapıyı içerideyseen.''
Ayda hiçbiryerde yoktu ve odasındaysa da hiç ses çıkarmıyordu.
''Ya çekilin de kıralım kapıyı.'' dedi Kağan.Batıyla omuzlarıyla vurup kapıyı kırdılar.Hepimiz endişeli bakışlarla içeri girdik.Ayda yatakta yatıyordu.
''Uyuyor mu ki?'' dedi Pelin korkarak.
''Uyumuş olsa sesleri duyardı.'' dedim ve Ayda'nın yanına yanaştım.Terlemişti.Yüzü de kıpkızarıktı.Hafifçe vurdum yanağına.
''Aydaaa! Ayda uyaan! Ayda lütfeen!'' uyanmıyordu.Nabzına baktım.Atıyordu ama yavaşça.Usulca.
''Ambulansı ara Batıı!'' diye bağırdı Pelin.
Telefon tuşu sesleri ve ardından küçük bir konuşmadan sonra adresi verdi Batı acele acele.Yaklaşık 10 dakika sonra ambulans sesleri geldi ve içeri görevliler girdi.Nabzına falan bakıp sedyeye aldılar.O sırada tansiyon aleti de taktılar.Onlar aşağı inmeye başlayınca bizde peşlerinden indik.Herkes koridora toplanmıştı.Kıvanç bile.
''ne olmuşş ona?'' diye sordum merdivenlerden inerken görevlilere.
''Bilmiyoruz efendim.Şimdi öğrneeceğiz.Hadi çabuk olun.''
Anlaşılan bizi de alıcaklardı ambulans'a.Kıvanç da ğeşimize takıldı.Aklın şimdi mi başına geliyo cicim? Canım kuzenciğim.
Aşağı indik ve sedyeyle koydular içeri Aydayı.Bize de taksi gelmiş.Ona bindik.Ambulansı takip etmeye başladı taksi.O sırada herkes birşeyler söylüyordu ama uğultulu geliyordu sesler.
''Ne oldu onaa?!'' diye bağırdı Kıvanç.O zaman açıldı kulaklarım.
''Sanane be!? Sa-na-ne!! Şimdi mi geliyor aklın başına ha?!'' kendimi tutamamış, dökmüştüm içimi artık.Biricik (!) kuzenime.O sırada yolda Bora'yı gördük.
''Durun!'' taksi durunc camı açıp seslendim ve gelmesini işaret ettim.Aceleyle geldi yanıma.Kötü görünüyorum anlaşılan.
''Çabuk atla.Aydaya birşeyler oldu çabuukk!!'' alelacele girdi taksinin içine.
''Ne olmuş?!''
''Bilmiyoruz.Baygındı.''
''Onu bırakıp gitmemeliydim! Lanet kafam! annem aramıştı ve gitmem gerekmişti! Keske gitmeseydimm!!''
''Kendini suçlamaktan vazgeç ya! Burda kendini suçlayabilecek biri varsa o da Kıvanç'ın ta kendisi!!''
Taksi durduğunda geldiğimizi anladım.Hepimiz aceleyle indik taksiden.Aydayı sedyede içeri götürüyorlardı.
Yoğun bakıma alındığında biz giremedik.Sadece koltuklarda oturup kös kös bekledik.Sonunda yoğun bakım odasından bayan bir doktor çıktı.
''Ayda'nın nesi var doktor hanım??'' dedi Kağan telaşla.
'''Bunu bir odamda konuşalım gençler.Buyrun.'' onu takip ederek pembe kapılı oday agirdik.Anlaşılan ünlü bir doktor.Koltuklara oturduk.Ellerimi pantolonuma sildim.O kadar terlemiştim ki.
''Bakın gençler.Ben cerrah doktor Zeynep  Üner.Ayda'nın, fazla gerginik, tedirginlik, telaş'tan dolayı bir sıkıntısı var.''
Öfkeyle baktım Kıvanç'a. 'Hepsi senin marifetin.Dinle de gör.' derecesinde.
''Yalnız bu sıkıntıları fazla fazla yaşamış olmalı ki, sorun gerçekten büyümüş.'' birbirimize baktık gerçekten tedirginlikle.
'' Ayda'nın sorunu, gerginlik, stres, hipotonomi nedeniyle fazla uyumanın oluşturduğu bir çeşit...''
Durmuştu doktor.
''Bir çeşit?'' dedim sorarcasna.
''Kanser.''

KAZAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin