Iceriye girip içmeye devam etti evdeki sessizlik beni boğuyor ilk bozan o oldu ickisini yudumlarken
-Ediz ne zaman gitti?
-Gitmedi
-Nasıl?
-Koltukta sızmış uyandırmadım.
-Peki(Nefesim kesilmişti ve ben ne yapıyordum bilmiyorum benim hapsolduğum kadının evindeydi ve onun her hücresinin kalıntı bıraktığı yerde o vardı ve ben sadece iki kişilik yalnızlığımı yaşıyordum.)
Bolkona yöneldi çok içmişti ve ben nasıl davranıcağımı bilmiyordum.
En iyisi etrafı toparlamak diye düşündüm.Elime geçen herşeyi torbaya atıyordum.
-Deniz:Kalbim çıkıcak hatam üzerine bir sürü hatayı peşinden sürüklemişti kalbimi avuçlarına sunmadan benden gitmişti.Yüzünü iliklerime kadar işliyordum.Durdum Ediz aşağıda ama o yanımdaydı içeri girdim.
-Bırak ben hallederim sen neden geldin?
-Neden gelmiştim ben?Aşağıdaki adam bana yabancı sen değil misin?diyecektim.
-Yardım etmek için geldim gitmemi mi istiyorsun?
-Hayır(gitme yanımda kal hatam yüzünden daha fazla acı çekmeme fırsat verme yüzünü her an hafızama kazı)
Oturduğu yerden işaret etti gel lütfen
Yanına oturdum ilk kez bu kadar yakındık saat gecenin bilmem kaçı olmuştu.Ortamı birazda olsa toparlamak için
-Banada bir kadeh ver
diyebildim.
-Neden aşağıda kalmadın?
Duraksadım yutkundum hem beklediğim hem beklemek istemediğim soruyla karşı karşıyaydım.Kaçmak en iyi yapılacak durumdu. Kalktım hızlıca aşağıya indim. Kapıyı açmaya çalışırken birden ışık kapandı,yönelmek isterken arkamda nefesini hissettim kaldım öylece
-Benden neden kaçıyorsun ona gitmek mi istedin?
-Aşktan kaçıyordum ama bu yeni duyğuyu itiraf etmek kabullenmek zordu sadece onun yanında nefes alamıyordum.
-Korkuyorum!
- Benden mi?(içim burulmuştu şimdi de benden korkuyordu bitmiştim artık ben)
-Hayır karanlıktan
-Afedersin diyip ışığı açtım ikimizde gülüyorduk.
Karşı dairenin kapısı açılana dek
-Rahatsız ediyorsunuz lütfen sessiz
diye bir sesle irkildik.
Kolundan tutup yukarı çıkardım eve girdiğimizde kendimizi sıkmayı bırakıp dahada güldük.
-Deniz: Gülmek en ona yakışıyor en çok onun yüzüne oturuyordu beni peşinden buraya sürükleme sebebide bu değilmiydi zaten. Okyanus mavisi gözleri uykusuzluktan kızarmıştı.
-Uyumalısın seni çok yorduk özür dilerim.
-Sorun etme uykum yok zaten
-Gözlerin öyle demiyor ama
-Ne diyor gözlerim?
-Uyku(ne demiyorki o gözlerin baktıkça kayboluyorum ve ben işte tam bunu seviyorum savruk saçların hırçın dalga gibi vurdukça yüzüne ben dahada sana esir düşüyorum. )
Şimdi dahada çıkmaza girmiştim aşağıdan yabancıdan kaçıp gelmiştim simdi burda ne yapcaktım dahada utanmıştım ve sadece sabah olmasını diliyordum.
-Sen iceride yat ben burdayım.
-Olmazzzzz şey ben balkonda güneşin ilk ışıklarını izlemeyi severim diyip kendimi balkona attım koltuğa oturdum.Veee koca bir yalandı.Ben aslında en çok yağmur damlalarını düşerken izlemeyi severdim.Yanıma oturdu serin galiba diyerek üzerime örtü getirdi. Göz kapaklarım bana ihanet ediyor ve gittikçe düşüyordu.
-Yanımda öylece masum başını göğsüme bastırdım. Kalbim göğüs kafesimi delecek gibiydi.Uyurken izlemek dahada nefes kesiciydi gamzesi mi vardı?