-13- / 2
İntikam planı hazırlamak zekâ ister, organizasyon yeteneği ister, sabır ister. Duygularını kontrol etmeyi bileceksin mesela. İntikam soğuk yenen bir yemektir diyerek bu mottoyu kabulleneceksin. Acele etmeyeceksin. Pusuya yatıp sıranı bekleyeceksin. Nefretini de, öfkeni de içinde yaşamayı öğreneceksin, dışına yansıtmayacaksın duygularını. Jenga ve domino oyunu oynar gibi hassas davranacaksın planına. Yapacağın en ufak bir hatanın tüm planı mahvedeceğini bilmelisin. Benim için ilk etapta en önemli ilkeler bunlardı. İşte benim intikam hikâyem de bunları kurgulayarak başlamıştı ve ta bu aşamalara kadar gelmiştim.
Sabahın erken saatleriyle uyandığımda Arda hâlâ yatakta mışıl mışıl uyuyordu. Usulca yataktan kalkıp sabahlığımı giydiğimde dakikalarca onu seyrettim. Bakışlarımdaki kin ve nefret gözlerimi kör ediyordu zaman zaman. Öylesine nefret doluyken rol yapmanın ne kadar zor olduğunu denemeyenler bilemez. Bu öyle muazzam bir öfke, öyle devasa bir duygu ki yaşamayanın anlaması mümkün değil. Uyanmak dediğime bakmayın, tüm gece uyuyabildiğimi sananlar çok yanılıyordu. Gözümü bile kırpmamışım tan ağarıncaya kadar. Her ne kadar duygularımı rafa kaldırmış bir robottan ibaret olsam da bu, dün gece yaşananlardan midemin bulandığı gerçeğini değiştirmiyordu. Teninin tenime değmesi kadar iğrenç bir şey olmamasına rağmen buna tahammül etmiştim. E madem düşmanımla yatağa girmek midemi bulandırıyordu, bunu neden yapmıştım değil mi? Mecbur değildim bunu yapmaya, doğru. Ancak bazen hoşumuza gitmeyen hatta nefret ettiğimiz şeyleri sırf kusursuz planlarımızın işlemesi için yapmak zorunda kalabiliriz. Bu da öyle bir şeydi işte. Mesela bu da yaşamayanların anlayabileceği türden bir şey değildi. Planlarımı kendi duygularıma ve isteklerime göre yürütmediğim birçok zaman vardır. Bu da onlardan biriydi. Avucumun içine almak için Arda'yı seçmiş olmamın sebebi basitti; ne Tarık kadar zeki ne de Ertan kadar çapkın ve anasının gözüydü. Tarık'ı çok zeki olduğu için, Ertan'ıysa kadınlarla bir obje gibi oynayan pisliğin teki olduğu için yatak oyunlarıyla kendime bağlayamazdım. Böyle bir riski alamayacağımdan ötürü Arda'yı seçtim. O kandırılmak ve etki altına alınmak için en uygun seçenekti. Doğru, ona yalnızca bir seçenek gözüyle bakıyordum. Satranç tahtasındaki önemsiz bir piyon gibi. Tamamen önemsiz olduğunu söylemek doğru olmazdı. Dedim ya, yalnızca satranç tahtasındaki basit bir piyon kadar önemliydi o kadar. Onu avcumun içine almak için de yeterli bilgileri edinmiştim. Aklının içinden geçenleri tahmin edebiliyordum, zaafları da en çok bildiğim ikinci şeydi. Onun yeni zaafı bendim. Artık beni kolay kolay gözden çıkaramayacağını iyi biliyordum. Çoğu insan sonsuza dek ulaşılmaz kadını oynayarak erkekleri elde edebileceğini sanırdı ama hataydı bu. Ulaşılmaz olmak önemliydi ve planın çok etkili bir parçasıydı ancak sonsuza dek işleyecek bir taktik değildi. Her şeyin bir dozu vardı. Zamanla bu ulaşma arzusu da erkeği bunaltabiliyordu. Fazla naz âşık usandırır derler ya, o misal. Zamanlama ve doz çok önemliydi. Bundan sonra yapacaklarım da planım dâhilindeydi. Artık her şey daha basitti.
Arda yatakta keyifli bir gerilmeyle gözlerini aralarken ben çoktan giyinip hazırlanmış, aynanın karşısında saçlarımı düzeltip son kontrollerimi yapıyordum.
Her şeyden habersiz yüzünde güller açan adam "Günaydın." diyerek gerindi. Oldukça mutlu ve huzurlu görünüyordu. Her şeyin bittiğini sanıyordu. Ona ait olduğumu. Oysa yanılıyordu. Her şey daha yeni başlıyordu. Kâbusu hayatına hiç çıkmamak üzere girmişti.
Bense sadece basit bir "Günaydın." kelimesiyle geçiştirerek karşılık verdim.
Bendeki garipliğin farkına varan Arda herhangi bir soru sormaksızın yatakta doğruldu. "Bu güzel sabahı keyifli bir kahvaltıyla taçlandıralım mı, ne dersin?"
Kaba olmayan ama sıcaklıktan da oldukça uzak bir tavırla "Çok isterdim ama acilen çıkmam gerekiyor. Bugün şirkette çok işim var." Aynanın karşısında onunla göz göze gelmemeye gayret ediyordum ve odadaki soğuk atmosfer sayemde devam ediyordu.
Bu suskunluğa ayak uydurmaya çalışan adam kısa bir duştan sonra dayanamayıp yanıma yanaştı. "Rüya..."
"Efendim?"
"Bir şey mi oldu?" Bu soğukluğuma anlam vermeye çalışıyordu. Mantıklı bir neden arıyordu kendince. "Dün gece... Seni kıracak bir şey mi yaptım?"
"Hayır. Ama..."
"Ama?"
Dakikalardır ilk defa samimi ve dürüst bir yaklaşım sergiledim. "Dün gece bir hataydı Arda. Çok erkendi, olmaması gerekiyordu."
"Neden?" Arkamı ona tekrar döndüğümde beni hafifçe kendine çevirdi. "Rüya, neden böyle düşünüyorsun? Pişman mısın?"
Gözlerinin içine baktım. Kafası karışık, endişeli rolüyle aklını çelmeyi şimdiden başarmıştım bile. Daha konuşmaya başlamadan duygularımın gerçekliğine kanmıştı. "Arda, pişman değilim ama her şey çok hızlı gelişti. Henüz çok yeni tanışıyoruz. Bu yakınlaşma için çok erkendi. Dün gece..." Ona bakmamak için parmaklarımla oynuyordum. "Kendimize engel olamadık. Ben sandığın gibi basit bir kadın değilim, sadece gereğinden fazla duygularımla hareket ettim dün gece."
Omuzlarımı kavrayan adamın bakışları şefkatli olduğu kadar kararlıydı da. "Rüya, ben dün gecenin yaşanmasından huzursuz değilim. Aksine, çok mutluyum. Sen farkında değilsin belki ama dün gece beni dünyanın en mutlu adamı yaptın. Ben asla pişmanlık duymuyorum." Merakla kaşlarını çatarak gözlerimin içine baktı. "Kafanın bu kadar karışmasının sebebi nedir, öğrenebilir miyim?"
"Arda seninle açık konuşacağım. Sana karşı hislerim yok diyemem, bu yalan olur. Ama..."
"Ama?"
"Annenin beni onaylamadığını çok iyi biliyorum."
Her an tetikteymiş gibi dikkat kesildi. "Nerede biliyorsun? Ertan mı söyledi, Tarık mı?"
"Hiçbiri."
İnanamayan bakışlarla "Yok artık." diye inledi. "Annem mi gelip konuştu yoksa?"
"Arda, hayır. Bunu anlamam için birinin gelip gözüme sokması gerekmiyor."
Keyifsiz bir alayla başını salladı. "Doğru ya, senin böyle mistik güçlerin vardı." Dalgın bakışları yere indi. Halı desenlerini inceliyor gibi görünse de derin düşüncelere daldığı barizdi.
Aniden "Net söylüyorum," diye söze girdim cesurca. "Annenin bu ilişkide rızası olmazsa başlamadan biter Arda. Ben ailenin rızası olmadan bir ilişkiye evet diyemem, büyüklere saygısızlık edip karşı çıkamam. Benim prensiplerim var."
"Rüya, Ragıp dayım seni çok seviyor ve ilişkimizi onaylıyor. Annemin de bazı endişeleri var ama aşabiliriz. Sırf annem istemiyor diye senden vazgeçmemi bekleme benden, yapamam."
"O zaman ne yap et, anneni ikna edip rızasını al. O zamana kadar bu gece hiç yaşanmamış varsayacağım."
"Rüya-"
Onun zırvalıklarını daha fazla dinleyecek kafa yoktu bende sabah sabah. Ayrıca ne kadar kararlı olduğumu görmesi için sözünü kesiverdim. "Geç kalıyorum, çıkmalıyım. Sen de hazırlandığında kapıyı çekip çıkarsın."
Ardımda şoke olmuş adamı bırakıp gittiğimde içim çok rahattı. O gece bir hataydı, doğru. Ve hata olarak kalacaktı. İlk defa bir şeyi dürüstçe söylemiştim ona. Ama bilerek yaptığım bir hata olduğunu bilmiyordu mesela. Planımın bir parçası olduğunu da asla bilmeyecekti. Bir nedeni yok. Sadece Arda'nın bunu bilmesi gerekmiyordu, hepsi bu. O aptal âşık imkânsız aşkımız için savaşırken ben de onlar hakkındaki araştırmalarımı derinleştirecek, hain intikam planımın yeni aşamalarını daha rahat gözden geçirip uygulayabilirdim.
Dün gece ve bu sabah aileyi ikiye bölecek zekice bir hamleydi, hepsi bu. Yavaş yavaş bölecektim onları. Parçalara ayıracaktım. Ve bu daha başlangıçtı. Onları öyle paramparça edecektim ki, o noktaya nasıl geldiklerine şaşıp kalacaklardı.
Dedim ya, her şey için biraz sabır...
...
*
MULTİMEDYA: Arda karakteri, temsili.
BÖLÜM SORUSU: Hayatınızı mahveden birinden intikam almak için hayatınızın kalanından vazgeçer miydiniz?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kanlı Zambaklar
Mystery / ThrillerSiz bir intikam için ne kadar ileri gidebilirdiniz? Bu yolda nelerinizi feda edebilirdiniz? Ben yüzümü, kimliğimi, canımı ortaya koyuyorum, yok mu arttıran? Copyright © Tüm Hakları Saklıdır KANLI ZAMBAKLAR | 19.7.2011 / 25.5.2018