⚜ KANLI ZAMBAKLAR | 19/2

1.3K 114 9
                                    

-19/2-

Topuklu ayakkabılarımla usulca cam kırıklarının üstünden geçtim. Bu görüntüye daha fazla katlanmayacaktım. Hava almak için hazırlanmış çıkarken plazanın asansöründe telefonum çaldı. Arayan kişiden böyle bir telefon asla beklemiyordum. Şaşkındım. O grupta da o ailede de başından beri benden en hazzetmeyen, şüphe duyan kişiydi Tarık. Beril'i saymazsak tabii. Onun derdi herkesin malûmuydu. Şimdi ne olmuştu da benden nefret eden Tarık beni aramıştı, anlamak güçtü. Tıpkı aniden beni öpmesi gibi bu da bir sırdı. Kendi tahminime gelecek olursak, muhtemelen o öpücükten ötürü suçluluk duyuyordu. Öyle olmalıydı. Bunu anlamanın tek yolu vardı, çalıp duran telefonu açmak. Öyle de yaptım. "Alo..."

"Rüya, merhaba."

"Merhaba Tarık."

"Rahatsız etmiyorumdur umarım."

"Yo, hayır tabii ki."

"Babam seninle konuşmaya gelmiş."

"Evet, görüştük."

"Rüya, ben..." Derin bir nefes alıp bıraktı ciğerlerinden, bunu telefonun diğer ucundan ben bile duyabiliyordum. İç geçirdi. "Bunu daha önce yapmam gerekirdi, biliyorum. İstedim de. Ama... Cesaret edemedim. Karşına çıkmaya yüzüm yoktu, anlıyor musun? Gerçi böyle telefonda da olacak iş değil biliyorum ama..."

Duyan da sanki bunlar gerçekten iyi insanlarmış gibi düşünürdü. Hattın diğer ucunda kıvranan adamın çaresizliği sadistçe bir zevk veriyordu bana, doğru. Ancak bugün o günlerden biri değildi. Aklım savaş alanına dönen evimden çok daha karmaşıktı. Evin canı cehenneme, aklım hâlâ kalbi paramparça olan Esved'deydi. Ona âşık değildim ama herkesten çok önemsediğim, büyük bir değer verdiğim gerçekti. Dolayısıyla duyduğum bu sadistçe zevk kafamın dağılmış olmasından ötürü çok sürmedi. "Tarık, sorun yok. Gerçekten. Önemli değil."

"Yo, yo hayır önemli. Kibarlık etmene gerek yok Rüya, ben hatamın farkındayım. Gerekirse yüz yüze de özür dilerim."

"Tarık, gerçekten artık önemi yok. Ben seni biliyorum. Belki uzun yıllar tanışmadık, diğerleri gibi çocukluk arkadaşı değiliz ama ben insanları tanırım. İyi tanırım. Sen kötü, art niyetli biri değilsin." Doğru, sen kötü niyetli biri değilsin. Sen korkunç birisin Tarık. "Ertan gibi çapkın da değilsin, bunu biliyorum. İkimiz için de anlamsız bir öpüşmeye bu kadar anlam yükleyip canını sıkma. Hakkımda kimin ne düşündüğü de mühim değil. Dert etme. Unut gitsin."

"Peki, bundan sonra görüşebilecek miyiz? Yani, ilişkimizin eskisi gibi dostane kalmasını isterim. Babam sana değer veriyor, benim aptalca bir hatam yüzünden aramıza mesafe koyup uzak durursan ben çok üzülürüm."

"Öyle bir şey olmayacak."

"Kanıtla o zaman."

"Nasıl?"

"Bu gece bizim çocuklarla çıkıyoruz. Hafta sonunu Şile'de geçireceğiz. Beril de olacak, rahatsızlık duymazsan sen de gel."

"Gelirdim aslında. Ama..."

"Ama?"

"Tarık, Beril benden pek hazzetmiyor. Hatta biz bizeyken açık konuşalım, benden nefret ediyor bile diyebiliriz. Hele ki bu son yaşanan olayla daha çok nefret duyduğuna eminim. Pek yüz yüze gelmesek iyi olacak. Şimdi boşu boşuna tadımız kaçmasın."

"Son yaşanan olayla Beril'in ne ilgisi var?"

Sahte bir şaşkınlık edasıyla karşılık verdim. "Ne? Hadi ama bu zamana kadar anlamamış olamazsın."

"Neyi?"

"Tarık, bunu benden duymanı istemezdim hatta benim haddim de değil ama..."

"Rüya, söylesene."

"Beril senden hoşlanıyor."

"Ne?"

"Doğrusu bunu bu zamana kadar fark etmemene şaşırdım. Bak, ben de bir kadınım. Ve âşık kadını nerede görsem tanırım. Gözleri ele verir bir kere. Sana bakarken gözlerinin ışıldadığını kaç kez gördüm. Aramızda bu konuda küçük bir muhabbet bile geçti. İnkâr da etmedi üstelik duygularını."

"Rüya... Sen..." Kısa bir duraksama yaşandı. Şaşırdığı hatta şok olduğu her hâlinden belliydi. "Ben... Doğrusu... Şaşkınım yani. Bu konuda ne diyeceğimi pek bilemiyorum. Sonuçta... Bahsi geçen kişi bizim Beril yani. Ben Beril'e hiç o gözle bakmadığım için fark etmedim daha önce. Bilirsin işte... Beril benim kardeşim gibi. Ona karşı böyle bir şey hissetmem mümkün değil."

Bu kadar açıklamayı bana neden yapıyordu hiçbir fikrim yoktu ama çok meraklı gibi görünmek sanırım istediğim son şeydi. "Orası beni ilgilendirmez. Zaten başında da dediğim gibi benim haddim değil. Ben sadece... Tatsızlık çıksın istemiyorum hepsi bu."

"Rüya, lütfen gel. Ben gelmeni istiyorum. Arda hepimizden çok istiyor zaten biliyorsun. O olayı geride bıraktığımızı herkese gösterelim. Özellikle de Arda'ya."

Biraz düşündükten sonra "Ne diyorsun?" diye sorarak ısrarını tekrar eden adama "Peki." yanıtını verdim.

"Harika. Spor giyin. Rahat şeyler al yanına. Kamp ateşi falan yakacağız. Otantik bir ortam olacak."

"Tamam, anlaştık." Bir an duraksadıktan sonra "Gece gece yola çıkmak kimin fikriydi?" sorusunu yönelttim merakla. Biraz düşününce bu çılgınca planı ancak bu grup yapabilirdi elbette.

"Ortak fikrimizdi. Bizim böyle çılgınlıklarımız vardır. Tanıdıkça alışırsın."

Ben sizi de çok iyi tanıyorum, çılgınlıklarınızı da gayet iyi biliyorum Tarık merak etme.

Sakin ol Rüya.

Sakin ol.

Güçlü dur.

Bak bu zamana kadar ne güzel üstesinden geldin. Nasıl güçlü durdun. Hislerini gizleyerek ne güzel hissizleştin. Yine yaparsın

Sakin ol.

Bunun benim için ne kadar zor olduğunu anlatmam mümkün değil. Yaşamayan bilemez. Hissetmeyen anlayamaz. Ama beni ayakta tutan içimde cayır cayır yanan intikam tutkusuydu. Ve bunun için her şeyi yapabilecek kadar kararlıydım. Geçmişimi tek kalemde silip atmak gibi.

Telefonu kapattığımda atik bir biçimde ayaklanır lobiden gerisin geriye asansöre binip eve döndüm ve hazırlıklara koyuldum. Onlara yetişebilmek için seri bir biçimde hazırlanmalıydım. Yanıma fazla bir şey almadım, zaten gerek de yoktu. Küçük bir sırt çantasına temel ihtiyaçlarımı koydum.

Hemen hemen hazırdım yola çıkmak için. Peki, geçmişimle yüzleşmeye hazır mıydım?

Hemen hemen.

...

Kanlı ZambaklarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin