-21/2-
Aracı Rigel'in arkasına park ettikten sonra usulca barın yanından dolanıp kapıya yürüdüm. Onunla yüzleşmeye gücüm yok gibiydi. Tamamıyla çırılçıplak hissediyordum. Savunmasız. O benim zaafımdı ve ben kimsenin zaafım olmasına izin vermemeliydim. Eğer gözlerinde yarattığım acıyı görürsem -ki göreceğime emindim- işte o zaman kendimden bir kez daha nefret edecektim. Bu intikam hırsım ve yaralarıma bir kez daha nefret duyacaktım. Tüm bunlar yaşanmasaydı belki çok farklı bir hayatımız olabilirdi. Çocukluk aşkım Esved'le evlenip mutlu bir yuva kurabilirdim. Çocuklarımız olabilirdi. Onun da istediği gibi huzurla yaşayıp gidebilirdik. Kimseye düşmanlık gütmeden. Sessiz, sakin...
Ne yazık ki tüm bu yok saymaya çalıştığımız şeyler olmuştu ve biz de belimize kadar belaya, günaha batmıştık. Korkunç şeyler yaşayıp muhtemelen kimsenin katlanamayacağı şeylere katlanmıştık. Acılar içinde yanmıştık. Mutlu ve evli bir çift olacakken suç ortağı olmuştuk. İki günahkâra dönüşmüştük. Canavarlarla savaşıp canavar olmuştuk. Bununla başa çıkmak zorundaydık çünkü yaşananları yok sayıp bırak Allah'ından bulsunlar diyemeyeceğim için kana susamıştım. Boş ver diyemeyecek kadar acıyla dolup taşmıştım. Esved'i de peşimde sürüklemiştim. Bana olan aşkı ve o pisliklerin gazabı yüzünden o da bu işe bulaşmıştı. Ve ben... Ben bana delicesine âşık birini sırf intikam uğruna kanatmaktan çekinmiyordum. Evet, korkunç biriydim. Beni bu hâle getirenlerden bir kez daha nefret etme sebebim hazırdı işte.
Bardan içeri girdiğimde barmenlerden biri masaları silerken Esved barın arkasında elinde kalemle birtakım hesaplamalar yapıyordu. Gündüz vakti olduğu için iki üç kişi dışında pek müşteri yoktu. Usulca yanına yaklaşırken beni fark edip gözlerime baktı, birkaç saniye sonra önündeki kâğıda gömdü bakışlarını. İlerleyip barın önüne kadar geldim, oturdum. "Selam."
Baş işaretiyle karşılık verdi yalnızca. Konuşmayı bırak, benimle göz göze gelmek bile istemiyordu ki. Bu kez tarifsiz bir öfkesi vardı, bunu birkaç saniyeliğine de olsa bana dönen çakmak çakmak gözlerinde görmüştüm. Öfkeyle acı iç içe geçmişti.
"Nasılsın?"
Mecburen "İyiyim." dedi ancak benimle konuşma hususunda pek de istekli olmadığı açıktı.
"Bana söyleyeceklerin için geldim."
"Sana akşam gelmeni söylemiştim."
"Ne fark eder? Şimdi müsait oldum, geldim. Mesele nedir?"
"Fark var, çünkü akşam gelecek bir haberi bekliyordum." Başını usulca sallayarak "Ama tabii ya, Rüya Hanım ne zaman müsait olursa o zaman gelir. İstediğini yapar, kimseye sormaz." diye söylenmeye başladı.
"Esved ne diyorsun anlamıyorum?"
"Sen zaten beni hiçbir zaman anlamadın ki..."
"Esved, yapma lütfen böyle. Beni de üzüyorsun." Karşımda yüzüme bile bakmayan adamın yanağına dokunmaya çalışsam da aniden kendini geri çekti.
Beklenmedik bir anda "Dokunma bana!" diye bağırdı. Bardaki bir iki müşteri de olsa aniden bize döndüler.
Olayın daha da büyüyeceğini düşünen Fatih, müşterilerle kibarca konuşup kapattıklarını söyleyerek kısa sürede uğurladı onları. Yalnız kaldığımızda bize dönüp "Biraz sakin konuşmayı beceremez misiniz?" dediğinde Esved'in öldürücü bakışları üzerine sustu.
Aynı öfke dolu, amansız bakışları bana çevirdi adam. "Sen üzülmezsin ki, sen acı da çekmezsin."
"Yeter Esved, daha önce de konuştuk bunları. Bunun böyle olacağını sen de biliyordun, en başından söyledim sana."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kanlı Zambaklar
Mystery / ThrillerSiz bir intikam için ne kadar ileri gidebilirdiniz? Bu yolda nelerinizi feda edebilirdiniz? Ben yüzümü, kimliğimi, canımı ortaya koyuyorum, yok mu arttıran? Copyright © Tüm Hakları Saklıdır KANLI ZAMBAKLAR | 19.7.2011 / 25.5.2018