⚜ KANLI ZAMBAKLAR | 1/2

4K 215 100
                                    

-1- / 2

Derin bir nefesin ardından içeri girdim. Atmosfere ayak uydurmak için içimdeki en ufak heyecan kırıntısını bile bastırıyordum. Ve ne mutlu ki bu işi çok iyi beceriyordum. Çok geçmeden davetlileri karşılayan Süreyya Hanım gördü beni. El salladı. Yanıma geliyor. Kalbim hiç olmadığı kadar hızlı atsa da içimde kopan fırtınalardan dışımın haberi yok gibiydi.

"Hoş geldiniz Rüya Hanım!" Ellili yaşlarına gelen Süreyya Hanım öylesine cana yakın ve ilgiliydi ki bana karşı, bir kırmızı halı sermediği kalmıştı önüme. Sarı saçları tepede topuz yapılmış, lacivert saten kıyafetiyle oldukça hoş görünüyordu yaşına göre. Beni gördüğüne de gerçekten sevinmiş gibiydi. Samimi ve neşeli bakışlarını üzerimde gezdirdi ve "Göz alıcı görünüyorsunuz." dedi.

Sempatik olmasına özen gösterdiğim bir gülümsemeyle "Lütfen, sadece Rüya deyin." dedim yalnızca. Bundan çok memnun olmuşa benziyordu. Lideri olduğu vakfa yaptığım yüklü miktarda bağıştan olsa gerek, aklında yer edinmiştim. Olumlu bir izlenim oluşturmamın en iyi yolu buydu sanırım. Sonuçta her şey bu planın bir parçası değil mi? "Hoş bulduk, siz de çok zarif görünüyorsunuz."

"Teşekkür ederim tatlım, o zaman lütfen sen de Süreyya de." Ellerini birbirine kenetlerken gayet mutlu ve güler yüzlü bir biçimde baktı gözlerimin içine. "Davetimize katıldığın için sana çok teşekkür ederim. Burada bulunmandan gerçekten mutluyuz. Vakfımıza verdiğin destekleri, güler yüzünü, iyi kalbini bizimkilere öyle çok anlattım ki, gelmeseydin seni onlara tanıştırmadığım için çok üzülecektim."

Mahcup bir biçimde başımı eğerken "Estağfurullah, utandırıyorsunuz beni." derken mütevazı rolünü öyle iyi yapıyordum ki, kendimden bile şüphe ettim diyebilirim. Ben bile bu performanstan sonra bana inanabilirdim sanırım.

"Hadi, bizimkilerin yanına geçelim. Herkes seni çok merak ediyor."

Ben gelmeden namım yürümüş desenize. İlk denemede bu kadar başarılı olacağımı düşünmemiştim, ne yalan söyleyeyim. Aralarına girip onlara kendimi sevdirmek için daha fazla mesai harcamam gerektiğini düşünmüştüm. Neyse ki aralarına girme görevini neredeyse tamamlamıştım. Şimdi sıra kendimi sevdirmekteydi ki bu konuda hiç zorlanacağımı sanmıyorum. En iddialı olduğum konulardan biridir her yaş grubundan insanla muhabbet kurup anlaşmak ve kendimi sevdirmek. Bu zor bir şey değil ki. Karşındakini biraz pohpohlayacaksın, nazik ve sempatik olacaksın ve tüm donanımını önlerine sereceksin. İşte, bu kadar. Bitti. İnsanların sana hayran kalması için daha büyük oyunlar oynamana gerek yok. En azından şimdilik.

İçeri girdiğimizde etrafı büyük bir ustalıkla sanki yeni görüyormuşum gibi inceledim. Hâlbuki buraya kaç defa gelmiştim, ne kıyametler kopmuştu. Ne çığlıklar kopmuştu. Hatta bir keresinde tıpkı bir paçavra gibi kapının önüne konmuştum. Sürüklenerek ve fırlatılarak. Hani kötü kokan bir çöp poşetini konteynere fırlatırız ya. Hızla. Bir an önce kurtulmak istercesine. İşte onlar da beni öyle fırlatıp atmıştı. Yüzleşmek istemedikleri bir gerçektim ben onlar için. Bir an önce yok edilip uzaklaştırılması gereken bir vicdan azabı belki de. Beni o nefret ve aşağılamayla kovan insanlar şimdi aynı ikiyüzlülükle neredeyse kırmızı halıda karşılıyorlardı. Kim olduğumu bilmeden.

Sohbet eden birkaç grup misafiri aştıktan sonra Süreyya Hanımın ailesinin bulunduğu topluluğa ulaşmıştık sonunda. Tanıdık yüzlere bir bir baktım o an. İlk kez görüyormuş, yeni tanışıyormuş gibi rol yaptım. Hepsi son gördüğümden pek de farklı değildi. Yaşlılar biraz daha çökmüş, gençler biraz daha olgunlaşmıştı hepsi o. Zaten 10 sene çok da uzun bir süre değildi, değil mi? Hele ki koca bir intikam planını tasarlamak için. Ve de kusursuz.

Kanlı ZambaklarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin