-7- / 1
Evden çıkmadan önce son kez şöyle bir baktım aynaya. Turkuaz rengi saten bir gömlek, beyaz yakın açık gri pantolon ve ona uygun bir stiletto ayakkabıyla hoş görünüyordum. Bu sade ama şık kombini yine mavi tonların hâkim olduğu bir makyajla taçlandırmıştım. Gayet şuh görünüyordum.
Çantamı alıp vakit kaybetmeden çıktım. Asansörü beklerken düşüncelerim bir çığ gibi büyüyüp aklımı istila ediyordu sanki. Onlarla her karşı karşıya gelişimde duygularımı açık etmekten korkuyordum. Öte yandan kendime her ne kadar güvensem de öfkeyle olmadık bir yerde patlak verme ya da herhangi bir pot kırma ihtimalinden endişelerimi uzak tutamıyordum. Özellikle Tarık'ın yanındayken daha dikkatli olmam gerektiğini kendime defalarca hatırlattığım hâlde hep bir tedirginlik vardı içimde. Ancak bunu dış dünyaya yansıtmama hususunda profesyonel olmuş olmalıyım ki gayet rahat bir tavır sergilemeye devam ediyordum. Yüzüme bakan kimse içimdeki dalgalanmaların farkında değildi.
Plaza çıkışında arabasına yaslanmış beni bekleyen Arda'yı gördüm ve rahat tavırlarla yanına doğru yürüdüm. Beni görünce yaslandığı yerden hazır ol vaziyete geçtiğinde kendimden emin bir biçimde tebessüm ettim. Benden herhangi bir adım beklediği sırada sarılmakla el sıkışmak arasında kalan adamın elini sıktım kibarca.
"Merhaba Rüya."
"Merhaba, nasılsın?"
"İyiyim, teşekkürler. Sen?"
"İyiyim. Gidelim mi?"
"Tabii." Hemen harekete geçip kapımı açtı ve beni buyur etti.
Bense onun aksine daha rahat ve iddialıydım. Bilmiyorum, onun yanında pek tedirgin olduğum söylenemezdi. Çünkü onun utangaç, şapşal tavırları hoşuma gidiyordu. Kolay alt edilebilir bir düşman izlenimi veriyordu. Ancak ben yine de hiçbir düşmanımı küçük görmem, bu altın kuraldır. En büyük hatalar karşındaki düşmanını kolay lokma sandığın an yapılırdı. Yine de Arda'nın bana hipnotize olmuşçasına ilgi duyması işlerimi kolaylaştıracağından ötürü hoşuma gidiyor ve üzerimdeki tedirginliği geçici de olsa kaldırıyordu. Küçük bir binanın tuğlalarını ördüğüm gibi ağır ağır örmüştüm bu intikam ağını. Ve çember daraldığında değil Arda'nın, kimsenin gözünün yaşına bakmayacaktım. Kendimin bile.
Arda şoför koltuğuna yerleşip aracı çalıştırdığında yönelttiğim "Bekletmedim umarım." soruma etkilenmiş bakışlarla "Hayır tabii ki." yanıtını verdi. İlgili bakışlarıyla beni süzüyordu. "Bugün çok güzelsin yine." Kibar bir tavrı vardı. Yani gören hiç kimse bu adam azılı bir zengin çetesinin elemanı demezdi.
Madem birbirimize ikiyüzlü bir biçimde oynuyorduk, bunu en iyi yapan ben de elbette geri durmayacaktım. Alçakgönüllü bir edayla başımı öne eğdim. "Teşekkür ederim."
"Sergiden önce bir şeyler içmek ister misin?"
"Hayır, teşekkürler."
Cevabıma hafif bozulsa da belli etmeksizin kanaatkâr tavrını bozmadı. Bu defa, "Sergiden sonra bizim çocuklarla buluşup bir şeyler yapacağız. Sen de katıl, olmaz mı?" diye bir teklif sundu.
Bense bugün onları çekecek durumda değildim ama buna başarılı bir kılıf uydurmam gerektiğini de biliyordum. Üstelik sürekli göz önünde olmamam gerektiğini de aynı şekilde. Çünkü gizemli havamı bir bağlamda sürdürmem gerektiğinin farkındaydım. Gizemli ve ulaşılmaz olan her şey cazip gelir. İstediğin her an ulaşabileceksen bunun ne anlamı vardı ki? Uydurmam gereken bahane de çok uzakta değildi üstelik. "Ardacığım, bu nazik teklifin için teşekkür ederim ama Tarık benden pek hoşlanmıyor. O yüzden beni mazur gör. Hem benim de işlerim var, sergiden sonra eve geçip çalışmam gerek."
![](https://img.wattpad.com/cover/149474200-288-k279178.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kanlı Zambaklar
Misterio / SuspensoSiz bir intikam için ne kadar ileri gidebilirdiniz? Bu yolda nelerinizi feda edebilirdiniz? Ben yüzümü, kimliğimi, canımı ortaya koyuyorum, yok mu arttıran? Copyright © Tüm Hakları Saklıdır KANLI ZAMBAKLAR | 19.7.2011 / 25.5.2018