Her şey değişmişti o gri zamanda...
Aydınlığın ışığı ve karanlığın zifiri karışmış gri bir gece yaratmıştı evrenin sonsuzluklarında.
Zaman geçmiş ile bugüne karışmış tarih yeniden yazılmıştı. Lanetli yaratıklar, yer yüzünden silinmiş yalnız hak eden...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
⛧
İnanır mısın masallara veya efsanelere?
Tanrıya? Ya da meleklere?
Şeytanlar dolaşır gece evinde, yum gözlerini sor kendine kimim ben diye.
Bir masal var bilir misin evrende?
Bazen gün yüzüne çıkan bazen ise tarihin tozlu sayfalarında ebediyete saklanan.
Varlığının habersiz zincirlerine tutsak kraliçe, hem kendinden bi'haber, hem kalbinde.
Bazen sana söyleneni yaparsın, bazen yaptım sanarsın. Öyle mi sarmış aklın? Emredersin, gözlerini açarsın.
Sen emrettin, gözlerini uykuya kapattın.
Çek cezasını artık, düşmanların yüreklerini kanatsın...
Yıldızların ışığı haricinde karanlığı aydınlatan beyaz sis efendisinden süzülüp etrafında çevreleniyordu.
Bedeninin bütün kontrolü içindeki ışığa hükmeden ruhuna geçmişti. Duygularından arınmış, göz bebeklerini akları ele geçirmişti. Fakat duygusuzluk bencilliğe engel değildi.
Kulağına sinsice fısıldamış olan vesveselere kandı. Yaşamak ve yaşatmak istedi.
"İzin ver dökülsün dudaklarından arzun,
Ruhunun ötesindeki benliğini, anılarını ve duygularını hatırla,
Yum gözlerini, işittiklerine ses ver,
Zamanı geldiğinde, yaşa ve yaşat!"
Sahipsiz fısıltılar boşlukta yankılanırken sessiz bir çığlıktan ibaret olduğu gerçeğini kimse bilmiyordu.
Arya Quel, karşısındaki bedene bakarken gözleri olmadığı kadar sarı, saçları beyaz ölümü kıskandıracak kadar parlak bir ışıkla süzülüyordu.
Herkes habersizdi, her şey belirsizdi, herkes suçlayacak birilerini arardı ve suçlanması gereken biri daima ortaya atılırdı.
Ama kimsenin bilmediği bir gerçek vardı...
Aykırı Kraliçe, yavaşça elini karşısındaki bedenin yanağına yaslarken ona daha da yaklaşmıştı.
Kesilmiş başı çoktan yerine oturmuştu. Yüzü Tanrıçaları kıskandıracak kadar güzelliğiyle şekillenmiş, bedeni elmas gibi parlıyordu.
