Her şey değişmişti o gri zamanda...
Aydınlığın ışığı ve karanlığın zifiri karışmış gri bir gece yaratmıştı evrenin sonsuzluklarında.
Zaman geçmiş ile bugüne karışmış tarih yeniden yazılmıştı. Lanetli yaratıklar, yer yüzünden silinmiş yalnız hak eden...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
⛧
Zihnime dolan anı ile bir süre hareket edemedim. Yerimden yavaşça doğrulurken burktuğum ayak bileğimi yavaşça oynatarak üzerine basmaya çalıştım. Acı inanılmaz derecede hızlı terk ediyordu bedenimi, birkaç dakika sonra hiç dengemi kaybetmemişim gibi üzerine acısız bir şekilde basabiliyordum.
Kafamdaki eksik parçalar bir puzzle gibi parçalarını yavaş yavaş buluyordu. Burada parçalar unutulmuş anılarım oluyordu. Gözlerimi açtığımda ise mavi bakışlarda gördüğüm afallama ve şok aynı anıların Jamie'nin de gördüğünü düşünmeme neden oluyordu. Ettiği küfür ise bu tezimi doğrulamış gibiydi.
Bir şeyleri hatırlamaya başlıyorduk...
Gördüğümüz anı ise Aykırı Yaşam kurulmadan önceki son dakikalardan başka bir şey değildi.
Beyaz sise sinsi bir şeffaflıkla karışan karanlığı hatırlıyordum, bilinçsiz bedenime fısıldadığı vesveseleri ve ona kanacak kadar kendimden geçtiğimi... belki de o kadar dirençli değildim. Fısıltılar bencilliğimi gün yüzüne öyle bir çıkarmıştı ki bütün yeryüzünün hayatını yerle bir etmiştim.
Ama aklıma takılan bir şey daha vardı, ansızın kaşlarım çatılırken o son sözleri hatırlamaya çalıştım.
"Aykırı Yaşam'ın Kraliçesi! hadi yaşat beni!"
Işığıma karışacak kadar şeffaf karanlığın sahibi... kimdi?
"İyi misin?"
Jamie'nin sözlerine karşılık kafamı aşağı yukarı sallayarak cevap verdim.
Sanki kafamın içindeki yapboz, parçalarını buldukça bulunması gereken parça sayısı daha da artıyordu.
"Kusura bakma," dedi birden Laura, "komşumuz oğlunu sık sık bize bırakır ve gördüğün üzere oyuncaklarını havalara fırlatmasından pek de uslu değildir. Lanet olasıca velet!"
Bu kafama çarpmakta olan arabayı açıklıyordu işte.
Kendime gelmek için kafamı iki yana sallayıp silkindim ve doğruldum. En azından Laura'ya, "Sorun değil," diyebilmiştim ama aklım kesinlikle farklı bir yerdeydi.
Kimdi o?
Yutkunup bakışlarımı Jamie'ye çevirdiğimde bana bakmıyordu. Dalıp gitmiş gibi gözleri yerde, sanki kafasının içinde bir içsel tartışma yaşıyordu.
"Az önce size ne oldu?" Diye sordu Laura sabırsızca, "sanki çevreden soyutlanmış gibiydiniz, dakikalarca aynı pozisyonda kaldınız." Yüzünde ansızın bir ifade dolaşırken sırıtmaya başladı, "Hey, siz yoksa şey misiniz?"