Bölüm 37

2.7K 99 4
                                    

Asansöre bindiğimizde elini bıraktım

"Madem üst katta neden girer girmez el ele tutuşuyoruz?"

"Ne bileyim refleks işte hem role gireriz fena mı?"

"Kaçıncı katta" diye sordum

"Teras kat" dedi. 

Wuu en afili yerden. Yaşadığım yer çok büyük değildi ama buranın 1 saat ilerisinde bi baraj var.  O yüzden biraz gelişmiş bir bölge. Genelde zenginlerin hafta sonu kaçamakları yaptığı bu restaurant buranın en elit mekanı. Zenginlerin ufak kaçamakları genelde burada oluyor. Yani o yüzden ben pek aşina değilim buraya nedeni bariz bir şekilde fakir olmam tabi. İneceğimiz kata geldiğimizde asansörün tink sesiyle kendime geldim. Asansörden indiğimizde Rüzgar'a baktım. Eğer vazgeçelim olmayacak bu iş derse elini tutup koşarak buradan çıkacaktım. O yüzden ki elim hala düğmeye basılı bir şekilde duruyor ve asansörün aşağı katlara geri dönmesini engelliyordu. 

"Napıyorsun" 

"Ne yani kesin yapacak mıyız, bu sahnede çok saçma bir fikir olduğunu düşünüp vazgeçmeyecek misin? "dedim

"Hayır tabi ki saçmalama, bırak o asansörü" Söylediğini yapıp elimi çektim. 

"Hadi girelim artık geç kalacağız" dedi ve elini uzattı. 

Bu eli farklı şartlar altında tutmayı dilediğim zamanlar olmuştu. Ne yazık ki bu zamanlar o zamanlar değildi. Yaptığım resmen delilikti. Amaan sanki bi daha nerede görücem ailesini. Tanımadığım insanlara bazen yalanlar söylerdim evet. Mesela bir keresinde otobüste ki bir teyzeye iki tane çocuğum olduğunu, kocamın yurt dışında doktor olduğunu ve muhtaç insanlara yardım için gönüllü gittiğini söylemiştim.  Kadın kaç yaşında evlendin kızım sen diye sorduğunda aslında yirmi dokuz yaşında olduğumu genetik olarak minyon tipli ve küçük gösterdiğimi söylemiştim. Çocukların bakımı yüzünden asıl işim olan avukatlığı bıraktığımı söylemiştim. Şansa teyzenin oğlu da hapistemiymiş neymiş, birini bıçaklamış ama adam ölmemiş ama çocuğa yirmi yıl mı ne vermişler temyize gidecekmiş dosya da bilmem ne bişeyler soracak belli ki diye aa teyzecim benim durağa geldik hadi sana iyi akşamlar deyip kaçmıştım. Yani bazen yapabiliyorum bu yalan söyleme olayını ama bu olayda olduğu gibi sonunda hep batırıyorum. Bana bakan Rüzgar'ı fark edince geçmişten günümüze geri döndüm.

"Noldu bi dondun kaldın sen iyi misin? "diye sordu çocuk haliyle

"İyiyim ya nasıl olur acaba diye düşünüyordum sadece"

"Gidip göreceğiz " dedi ve elimi tuttu. Birlikte masaya doğru giderken masada ki herkesin gözü bir anda üzerimize döndü. Yuvarlak bir masada şık şamdanlar ve gözümü alan bardaklar diziliydi. Belli ki bizi bekliyorlardı yemek söylemek için.

Yanlarına geldiğimizde hepsi ayağa kalktı. Rüzgar beni tanıştırmak için öne atıldı. 

"Babam Cemil Ateş "dedi saçlarına hafif aklar düşmüş adamı göstererek. Adam bana doğru yönelip elini uzattı, tabi bana başhekimmiş, cumhurbaşkanıymış fark etmiyor. Tuttum adamın elini öptüm anlıma koydum. Arkadan bi kıkırdama sesi duydum büyük ihtimalle abisi olduğunu düşündüğüm çocuk kıkırdıyordu. Ay ben naptım dercesine adamın suratına baktım, o halinden hoşnut görünüyordu. Annesine geçtim sabah bi afallamıştım ama şimdi onun elini de öpeyim diye düşürken kadın elini öpmeye hamle yapınca istemez dercesine geri çekildi. Gerçi bu zengin kadınlarında yaş sıkıntısı vardır şimdi şey der, ben o kadar yaşlı mıyım elim öpülsün. En son abisine geçtiğimde 

"bu da abim Emre " dedi. Ama sesi nasıl soğuk anlatamam. Hıı dedim demek kardeşinin sevgilisini çalan hıyar sensin. Onunla da uzaktan uzağa tokalaştık samimiyetsizce ve masadaki yerimizi aldık. 

AŞK KÖLESİ &(Sözleşme)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin